0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » MUHAMMED MUSTAFA VE KUR’AN YERİNE MEVLÂNÂ VE MESNEVÎ

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Gönderen
Mesaj
zeyn su an offline zeyn  
MUHAMMED MUSTAFA VE KUR’AN YERİNE MEVLÂNÂ VE MESNEVÎ
28 Mesaj -
MUHAMMED MUSTAFA VE KUR’AN YERÝNE MEVLÂNÂ VE MESNEVÎ
- Egemenlerin “Problemsiz (Light) Ýslâm” Projesi-
GÝRÝÞ
Ýslâm dini tarihi süreç içerisinde Akdeniz havzasýnda Emevî, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlý gibi büyük ve birçok da küçük siyasal gövdelerde ideolojik, maddî ve davranýþsal olarak siyaset, hukuk, ekonomi, sanat, felsefe, bilim, ahlâk vs. alanlarda aktüelleþti. Bir medeniyet ufku olarak yaþamýn bütün alanlarýnda diðer kültürlerden de sentezler yaparak etkili oldu. Osmanlý’nýn çöküþü ile de çöktü. Osmanlý’nýn çöküþünden sonra bu coðrafyada kurulan ve halký müslüman olan ulus devletler, genellikle 16. yüzyýldan sonra Batý’da geliþen Aydýnlanmacý-seküler fikirlerden (laiklik, pozitivizm, demokrasi, milliyetçilik vs.) etkilenerek kuruldu. Liberal-Kapitalizm ve Sosyalizm ise bu geliþmenin Politik-Ekonomik söylemi idi.Suudi Arabistan dýþýndaki Batýcý-modernist yönetimler ülkelerini totaliter-otoriter yönetimlerle Batýlýlaþtýrmaya-modernleþtirmeye çalýþtýlar.
Milliyetçi, laik otoriter Batýcý yönetimlerin halklarýnýn temel taleplerini karþýlayamamalarý ve giderek kokuþmaya baþlamalarýyla Ýslâm, bu coðrafyada 1950’lerden itibaren giderek yükselen politik bir söylem haline geldi. Ýran, Pakistan, Sudan, Afganistan’da Ýslâmcý yönetimler kuruldu, diðer ülkelerde de güçlü Ýslâmcý politik hareketler geliþti. Liberal-kapitalizm ve sosyalizme benzer bir politik söylem olarak Ýslâmcýlýðýn yükselmesinde Filistin sorunu ile ABD’nin ve Avrupa’nýn Ortadoðu petrolleri üzerindeki emperyalist (iþgal-müdahale) emelleri ve bunu gerçekleþtirmek için iþbirlikçi yönetimlere verdikleri destek de önemli rol oynamýþtýr.

1. Batýnýn Ýslâmcýlýðý Deðerlendirmesi: “Fundamentalizm”
Son otuz yýlda Batýda Ýslâm’ýn müslüman toplumlarda politik bir söylem haline geliþini teorize etmeye, tanýmlamaya çalýþan binlerce kitap ve araþtýrma yayýnlandý. Oryantalizm tecrübesinde olduðu gibi, onun bir devamý olarak bu pratik olguyu tanýmlamak için Avrupalý-Amerikalý entelektüeller, Avrupa merkezci bir bakýþ açýsýyla bu “öcü”yü anlamaya çalýþtýlar. Sayyid’in söylediði gibi “Onlarýn fundamentalizm tanýmý, ancak kendi müdahale alanlarýnýn -normalliðin hüküm sürdüðü- evrensel bir yer olduðu ve fundamentalizmin bu normalliði bozan pratikler olduðunun kabul edilmesiyle mümkün olmaktadýr . Batýlý yazarlar, “Fundamentalizm” olarak isimlendirdikleri Ýslâmcý politik söylemi, genel olarak Ýslâm ülkelerinde yükselen Feminizme karþý kadýnýn baský altýna alýnmasý ve kontrol edilmesi, Kur’an’a ve Ortaçaðda uygulandýðý þekliyle þeriata dogmatik bir dönüþ ve dinle siyasetin birleþtirilmesi olarak okumaktadýrlar .
Fundamentalizmin Batýlý yazarlar nezdindeki ‘anormal’liðini tayin eden temel bakýþ açýsý, Peygamberler dönemi Musevîliði, Bizans ve Doðu Roma Hýristiyanlýðý ve Ýslâm imparatorluklarý dönemlerindeki din-siyaset ayýrýmýnýn olmayýþýnýn insanlýðýn tarihinde bir ilk aþama olduðu; Aydýnlanmanýn son aþamasý olan liberal-Kapitalizmin ise insanlýðýn geliþmiþ ‘normal’ son aþamasý olduðu önyargýsýdýr. Dinin siyasetten ayrýldýðý bu son aþama insanlýðýn ‘saðduyusu’nun bir sonucu olarak görülmektedir. Fundamentalizmin öcülüðü, anormalliði, ötekiliði ve düþmanlýðý ancak, aydýnlanma projesi insanlýðýn, olaylarýn ve tarihin bir doðal geliþmesi ve durumu olarak algýlandýðýnda iþlemektedir. Burada derinde iþleyen þey, Avrupa merkezciliðin temelinde yatan ve Batýlýlarýn Yunan felsefesinden beri malul olduklarý ‘Varlýk Felsefesi’nin bir yansýmasý olan “aynileþtirme”nin ontolojik emperyalizmidir: Ya aynileþtirme, indirgeme, el altýna alma veya yok etme ve yok sayma. Bizim modernleþmemize yansýmasýnýn tipik ifadesi: “Ya benim olursun, ya da kara topraðýn.”

2. Ýslâmcý Politik Söylemin Gerçek Anlamý
Oysa Ýslâmcýlýk, müslüman halklarýn bin yýlý aþkýn hayatlarýnda yaþadýklarý, son yüz sene boyunca da kaybettikleri ve bastýrýlan öz kimliklerinin tekrar geri gelmesidir. Sayyid’in deyimiyle “bir Ýslâmcý, müslüman kimliðini siyasî pratiðinin merkezine koyan kiþidir. Yani Ýslâmcýlar siyasî hedeflerini düþünürken Ýslâmî metaforlar dilini kullanan ve siyasî geleceklerini Ýslâm’da gören insanlardýr.” Ýslâmcý söylem de kendi içinde liberal-kapitalist, Milliyetçi ve Sosyalist politik söylemlerin taþýdýðý kadar farklýlýklar taþýr. Ancak hemen þunu belirtelim ki Ýslâmcýlýk, liberal Kapitalizm veya Sosyalizm kadar zengin entelektüel-düþünsel ve pratik bir tecrübeye sahip deðildir. Bir ‘telos’ olarak diðerleri kadar güçlüdür; fakat pratik olarak zayýftýr; birçok zaafla maluldur. Þimdi bunlardan baþlýca bir-ikisine deðinelim.

3. Ýslâmcýlýðýn Zaaflarý
Ýslâm’ýn erken döneminde gerçekleþen “Fitne” olayýnda biri samimiyetten, diðeri ard niyetten gelen ve sonuç olarak da hem Ýslâm’ýn hem de müslümanlarýn aleyhine olan iki hadise gerçekleþti. Birincisi, Haricilerin katý, fanatik, dogmatik yorumlarýný “Gerçek Ýslâm” olarak görerek yarattýklarý terör ve kan dökmedir. Ýkincisi ise, Muaviye’nin “Sýffin” savaþýnda Kur’an yapraklarýný askerlerinin süngülerinin ucuna taktýrýp “Aramýzda Kur’an Hakem olsun” iddiasýyla Hz.Ali taraftarlarýný çözmesi ve savaþý lehine çevirmesidir. Hýristiyan Ortaçaðlarýnda da Kilisenin “Ýç Savaþ” ve “Din istismarý” problemiyle malul olduðu bilinmektedir. Dine dayalý politikanýn bu kadîm iki sorunu bugünkü Hýristiyan fundamentalizminin ve Ýslâmcýlýðýn önünde durmaktadýr. Seyyid’in dediði gibi Ýslâmcýlýk, Ýslâmî metaforlarý siyasetin merkezine yerleþtirmek ise, bu kadîm ve onulmaz iki sorunla nasýl baþa çýkýlacaktýr? Ýslâm dünyasýndaki politik Ýslâmî hareketlerin kendilerini nitelemede “Ýslâm” ismini veya “Ýslâmî” kavramlarý kullanmada bir sakýnca görmüyorlar: Ýslâm Devrimi, Hizb-i Ýslâmî, Hizbullah, Ýslâmî Dava, Müslüman Kardeþler, Ýslâmî selâmet cephesi (FIS), Tekfir ve cihad, Mücahidîn-i Halk... vs. Kendini Allah’a, þeriata ve Ýslâm’a... dayayarak insanlarýn samimi veya gayri samimi olarak yaratacaklarý despotizmi, coþkuyla insan harcamayý veya istismarý nasýl önleyecekler? Suud rejiminin din istismarý, Taliban rejiminin despotizmi, Irak’taki sünni-þiî iç savaþý günümüz için bazý örnekler olarak verilebilir. Unutulmamalý ki Batýda birer siyasî prosedür olarak laiklik ve demokrasi, büyük ölçüde bu sorunlarý aþmak için geliþtirildi. Oysa genel olarak Ýslâmcýlýðýn demokrasi ve devletin dinler ve mezhepler karþýsýnda tarafsýzlýðý anlamýnda laikliðe bakýþý olumsuzdur.
Ýkinci bir sorun, Þura ilkesini demokrasiye benzer bir yönetim ilkesi olarak geliþtirme yerine, Muaviye’den itibaren yönetimin güce ve azýnlýk bir monarþiye dayanmasý Ýslâm toplumlarýnýn en büyük siyasî zaafýydý. Bugünkü Ýslâmcý siyaseti uyguladýðýný iddia eden ülkelerin (Ýran, Suudi Arabistan, Pakistan, Sudan) dinsel, askerî veya kabile azýnlýklarý tarafýndan yönetilmesi tesadüf deðildir.

4. Demokratik ve Ahlâkî/Aklî Bir Dil Olarak “Ýslâmcýlýk”
Aslýnda Ýslâm’ýn tabii bir din olduðu, iyi niyetle birlikte akla ve saðduyuya dayandýðý göz önünde tutulursa, yani ayetlerin ve hadislerin böyle bir muhtevasý olduðu kabul edilirse, diðer deyimle dogmatik olmadýðý bilinirse siyasal söylemin dilinin illa da ‘ayet’ ve ‘hadis’ delil getirmesi gerekmiyor. Makasidu’þ-Þeria’yý (malýn, canýn, ýrzýn, aklýn, dinin korunmasýgöz kırpma Ýslâmî metaforlara baþvurmadan da aklî/ahlâkî ve eleþtirel olarak söyleme dökmek mümkündür.
Ýslâmcýlýðýn Türkiye örneði demokratik süreci þuranýn pratiði olarak görüp, politik dili de dinsel metaforlara baþvurmadan (çünkü bunun doðurabileceði iç savaþ, totalitarizm ve din istismarýdýr) rasyonel, ahlâkî ve eleþtirel olarak mümkün olabileceðini göstermektedir. Böyle bir dil ile Ýslâm’ýn evrensel siyasî hedefleri gerçekleþtirilebilir. Ýslâmcýlýk, ilhamýný Kur’an’dan ve peygamberden alýr. Dilini ise kendi aklý ile ve eleþtirel olarak kurabilir. Bu hedefler liberalizmin kendi çýkarý (zevki) için özgürlük ve bireyselciliðine karþý ötekinden sorumlu olma; sömürü, zorbalýk ve gaspa karþý adalet;sahtekârlýða karþý dürüstlük; dalavereye, Makyavelizme ve kandýrmaya karþý hakkaniyet; düþmanlýða ve savaþa karþý barýþ; kibir, istiðna ve ýrkçýlýða karþý eþitlik, alçakgönüllülük ve kendini sýnýrlandýrma; nihilizme karþý hayatýn nihaî anlamý; sýnýrsýz üretim ve sýnýrsýz tüketime (israf) karþý sürdürülebilir iktisat; serbest ve sýnýrsýz cinsel hayata karþý aile ve çocuk; milliyetçiliðe karþý yurtseverlik... vs.dir. Bunlar “soyut” iddialar denecekse, “Hayýr” diyeceðim. Bunlar somut þeylerdir. Büyük siyaset anlamýnda Liberal-Kapitalizm bunlardan birincileri bugün dünyada geçerli ‘normal’ politik gerçekler haline getirmiþtir. Ýslâmcý bir siyaset, bunlara itiraz etmek ve bunlarý ikincilerle toplumsal hayatta yer deðiþtirmektir. Tanrý’nýn öldürülmesi veya umursanmamasý, unutulmasý ve inkâr edilmesine, dolayýsýyla kutsal/manevî olan her þeyin buharlaþmasýna dayanan seküler-liberal Kapitalizmin alternatifi olarak; Adil ve fail bir Allah ve büyük bir “Hesap Günü” (Ahiret) öncüllerine dayanan bir Kültürel, Sosyal-Politik söylem. Bu öncüller, bu söylemde hayatýn kaynaðý olarak oksijen gibidir; görünmez, fakat her þeyi etkiler. Ýslâm ise hayatýn tuzudur. Allah’ýn Kur’an’da, Peygamber’in de hayatýnda gerçekleþtirmek istediði hedeflerdir bunlar. Bu hedefler liberal-Kapitalizmin dünyada kurduðu sömürü düzenine çomak soktuðu için Ýslâmcýlýk bugün Avrupa merkezci düþünce tarafýndan ‘anormal’ ve ‘öcü’ olarak gösterilmektedir.

5. Kýlýç Kuþanan Peygamber ve Kur’an Yerine Postta Oturan Mevlânâ ve Mesnevî
Dünya düzeninin bekçileri ve gardiyanlarý Ýslâm dünyasýnda giriþtikleri bir dizi sömürü, iþgal ve zorbalýða karþý bu dünyanýn çocuklarýnýn Ýslâm’dan aldýklarý izzet, onur ve kimlikle onlara karþý baþkaldýrmalarýný ve direniþlerini “terör” yaftasýyla özdeþleþtirerek gözden düþürmek istemekte, Ýslâmcýlýða karþý da Mistisizmi-Tasavvufu “Gerçek Ýslam” diye pazarlamaya çalýþmaktadýr. Oysa bilindiði gibi Tasavvuf, apolitik bir pozisyon olarak Ýslâm toplumlarýnýn bütün önemli yaþam alanlarý olan siyaset, hukuk, ekonomi vs. temel Ýslâm bilimleri olan Fýkýh, Kelâm, Tefsir, Hadis vs. tarafýndan kurulduktan sonra dinsel bir ‘lüks’ veya bir ‘içerleme’, bir ‘uçuklama’ olarak geliþmiþtir. Kur’an’da ‘Allah’ýn yolu’ (sebilullah) veya þeriat/minhac (yol) kavramlarý yeryüzünde, insanlar arasýnda Allah’ýn yukarýda saydýðýmýz hedeflerinin gerçekleþmesidir. Yoksa bu yol tasavvufun iddia ettiði gibi Allah’ýn zatýna giden dikey bir yol deðildir. Kur’an’da Allah bizden böylesine egoistçe bir þehveti (onlar aþk, vuslat, kurb, fena, vahdet, þeb-i arûs vs. diyor) istemedi. Allah, müminlerden gerektiðinde Peygamber gibi silah kuþanýp yurtlarýný, onurlarýný korumak için savaþmayý, zulme, haksýzlýða karþý adaleti kâim kýlmak için cehd göstermelerini (cihad) istedi. Eðer insaný tanýyorsak ve de gerçekçi isek, bütün ‘barýþ’ dönemlerinin bir ‘savaþ’tan sonra olduðunu biliriz. Belki de Heraklitos haklýdýr. Kötü þeylerin olduðu kadar “Savaþ bütün iyi þeylerin babasýdýr.” Merak ediyorum, Hz.Muhammed savaþmasaydý bugün ‘Ýslâm’ diye bir dünya dini olur muydu? Allah Kur’an’da müminlerin akýllarýný sonuna kadar kullanmayý istedi, mistikler gibi sarhoþluðu (onlar sekr, cezbe, istiðrak, þatahat diyorlar) istemedi. Bugün hayatýn bütün alanlarýna egemen olanlar, egemenlikleri altýnda tuttuklarý insanlardan, halklardan “hoþgörülü” olmalarýný, bu hegemonyaya ses çýkarmamalarýný, onaylamalarýný istiyorlar. Bunun için de ‘Aþk’ dininin üstadý “Mevlânâ”yý bize örnek müslüman olarak gösteriyorlar. Hz. Muhammed’i terörist olarak karikatürünü çizenler, bizden Mevlânâ gibi olmamýzý istiyorlar. 2007 yýlýný ‘Mevlânâ yýlý’ ilan ediyorlar. Beyazsaray ve Brüksel, Mesnevî’yi dýþ politikalarýnýn ilham kaynaðý mý yapacaklar! Kur’an terör-savaþ içeriyor, basýmý, yayýmý yasaklanmalý diyenler, bize “Mesnevî” okumamýzý tavsiye ediyorlar. Osmanlý, yükseliþ döneminde Mesneviyi pilav yedikten sonra ‘tatlý’ yerine okuyordu. Yaþam ustasý bediuzzaman Nietzsche, bize tavsiye edilen bu çöküþ dönemi dinsel yaþamý þöyle tasvir ediyor: “Kiþi kendi varoluþunu yalnýzca hoþgörüye, insancýllýða borçlu deðildir ki... Öfkeyi, öcü, kýskançlýðý, alayý, kurnazlýðý, þiddeti tanýmayan bir Tanrý neye yarar ki? Daha zafer kazanmanýn ve yýkýmýn gerektirdiði çabalamanýn baþtan çýkarýcý zorluðunu bile tanýmayan bir tanrý? Kiþi böyle bir tanrýyý anlamazdý bile: Ona niye sahip olsundu ki? –Ama tabii bir halk batmaktayken, geleceðe olan inancýnýn, özgürlük umudunun hepten yitmekte olduðunu duyarken; boyun eðmek, en yararlý þey olarak, boyun eðmiþin erdemleri, ayakta durmasýnýn koþullarý olarak bilincine yerleþmekteyken o zaman tanrýsýnýn deðiþmesi de zorunludur. Þimdi bir ödlek haline gelir o da, ürkek, alçakgönüllü olur, “ruh barýþý” salýk verir, nefretten uzaklaþma, hoþgörü, dostu da düþmaný da “sevme” çaðrýsýnda bulunur. Sürekli ahlâksallýk daðýtmaya baþlar, her özel erdemin inine girer sürüne sürüne, herkesin tanrýsý haline gelir, kiþiye özel hale gelir, kozmopolit olur.” Tam da Mevlânâ’nýn tanrýsý: “Gel, gel, yine gel, ne olursan ol yine gel, tevbeni yüzbin kere bozmuþ olsan da gel; bizim dergahýmýz herkese açýktýr. “ Bu arada Mevlânâ’nýn Nietzsche’nin bahsettiði gibi Ýslâm tarihinde politik bir çöküþün, bir krizin hüküm sürdüðü bir dönemde yaþadýðýný unutmayalým.
Eðer bu “dinsiz”in tahlillerine güvenmiyorsanýz, size sorumlu bir müslüman âlimin bu mistik “dinselliðin” Kur’an’ýn önerdiði ahlâkî sorumluluk karþýsýndaki tarihsel yerini genel olarak ortaya koyan bir tasvir sunalým: “Durum odur ki, baþýndan beri bu “ahlâkî” Sufizm, ana vechelerinden bazýlarýnda Kur’anî öðretiyi saptýrmayý baþarmýþtýr. Aslýnda onu (sufizmi) “ahlâkî” diye nitelemek bile o terimi suistimal etmek demektir. Zira ahlâkîlik, insanlararasý iliþkileri idame etmek; Kur’anî ahlâkîlik ise bunu Allah’ýn hazýr ve nazýr oluþu þeklindeki güçlü bir duyguyla yapmaktadýr. Fakat zühd kaynaklý kendini-inkâr ve piþmanlýk þeklindeki sufî öðreti, Kur’an’ýn bu müspet ahlâkýný kiþinin kendine karþý bir mücadeleye dönüþtürür. Ýnsanlardan kendi kendilerine karþý mücadele etmelerini ister. Kur’anî ahlâkýn özü olan insanlararasý iliþki boyutu neredeyse ortadan kaldýrýlýr.” Rahman, Mevlânâ’nýn da baðlý bulunduðu ve kurucusunun Ýbn Arabî olduðu “Vahdet-i Vücûd” anlayýþýnýn yine Kur’an ahlâkýyla olan iliþkisini tasvir ederken de þöyle diyor: “Hiç þüphe yok ki Ýbn Arabî’nin “Vahdet-i Vücûd” doktrinini yaymadaki niyeti Ýslâm’a radikal bir hümanizm takdim etmekti; ki bu hümanizmde Allah ve insanlýk özdeþ ve son derece birbirine baðýmlý görünmektedir. Son dönem ilim adamlarý tarafýndan bu teosof’u “panteizm” suçlamalarýndan aklamak için ne kadar çok entelektüel hüner ve beceri ortaya konursa konsun, bu öðretinin maksadýnýn fiilî etkisinin, özellikle avam (halk) düzeyinde Yaratýcý ile yaratýlan arasýndaki bir bütün ayýrýmý ortadan kaldýrmak olduðu inkâr edilemez.” “Tanrý kuldur ve kul Tanrýdýr” mesajýn özü olarak kalmaktadýr. Bütün diyalektik çabalara ve paradoksal ifadelere raðmen... Böylece “Vahdet-i Vücûd” bu dünyada sadece tam bir ahlâkî nihilizm ilan etti. Estetik alanda ilâhî cemâl aþký, ergen gençlere yönelik aþkýn birçok sufî tarafýndan açýkça savunulduðu bir noktaya kadar yozlaþtý. Bu ahlâkî bozulmuþluk atmosferinde, bir hadis tedavüle çýktý ki, bu hadise göre güya Peygamber bizzat Allah’ýn ergen gençlerde (emârid) ikâmet ettiðini söyledi; görünüþe göre bu o çevrelerde o kadar çok kabul gören bir hadistir ki, Sirhindî onu ciddiye almak ve yorumlamak zorunda kaldý.” Vahdet-i Vücûd öðretisinin doðal uzantýsý ahlâkî rölativizmdi. Böylece ulemânýn Kur’an’a dayanarak oluþturduklarý kesin normlara (helal-haram, günah-sevap, husn-kubuh vs.) karþý bir kuralsýzlýk ve hatta kural karþýtlýðý (ibâhiyye) ortaya çýktý. Ýbn Teymiye bu dindarlýk örtüsü altýndaki çöküþü þöyle niteliyordu: “Bir sufî iddia ettiði gibi “kendisini münhasýran Allah’a vakfetmek” amacýyla zihnini bütün müspet muhtevasýndan (olgular, dil, mantýk...) soyutladýðý zaman þeytan onun boþ zihnini mesken tutar ve orada serbestçe iþini görür.” Özetle Tasavvuf tarafýndan geliþtirilen ve zühd, hüzün, fakr, sabýr, uzlet gibi negatif kavramlarla ifade edilen ahlâk teorisi, Kur’an’ýn pozitif ve dinamik “salih amel” kavramýyla çeliþiktir.

6. Sonuç: Küresel, seküler, liberal Kapitalizm yeryüzünde yarattýðý ‘düzen’i insanlýða tarihin sonu, tarihin doðal geliþiminin vardýðý ‘ileri’ ve ‘normal’ bir seviye olarak lanse etmeye çalýþmaktadýr. Buna çeþitli düzeylerde karþý çýkan ‘post-modernizm’ virüsünü ehlileþtirmiþ ve bünyesine eklemlemiþ durumda. Oysa “Fundamentalizm” öcüsü bu kibre, istiðnaya meydan okumaktadýr. Bunun üstesinden gelmek için de, dinlerin kurucu tecrübesine, kurucularýna ve kitaplarýna giderek köklü bir itiraz yaratan dinsel hareketler yerine (örneðin Kur’an, Muhammed, Ýslâmcýlýk) onlarýn apolitik versiyonlarý olan mistik hareketleri önermektedir. Musa, Ýsa, Muhammed (Tevrat, Ýncil, Kur’an) yerine Buda, Mevlânâ, Dalay Lama ve Papa’yý önermektedir. Militanlýk yerine mürid olmayý önermektedir. Sömürüyü ve baskýyý en büyük sosyal günah, siyasal günah olarak gören “Kurtuluþ Teolojileri” yerine Yoga, Namaz, Zikir ve Pazar Ayinlerini tavsiye etmektedirler. Özgürlük, adalet, baþkaldýrý ve dayanýþma dini yerine boyun eðme, koþulsuz hoþgörü-sevgi ve aþk dinini tavsiye ediyorlar. Allah’ýn dinine karþý, insanlarýn uydurduðu ve kendi iþlerine gelen dini tavsiye etmekteler
Gönderen: 21.07.2007 - 16:21
Bu Mesaji Bildir   zeyn üyenin diger mesajlarini ara zeyn üyenin Profiline bak zeyn üyeye özel mesaj gönder zeyn üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
önceki konu   diğer konu

Mesajlar Gönderen Tarih
 MUHAMMED MUSTAFA VE KUR’AN YERİNE MEVLÂNÂ VE MESNEVÎ
zeyn 21.07.2007 - 16:21

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1289 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71350 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.