0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Bediüzzaman Said-i Nursi

önceki konu   diğer konu
10 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Gönderen
Mesaj
hasandeveli su an offline hasandeveli  
Bediüzzaman Said-i Nursi
36 Mesaj -
Said Nursî 1873 yýlýnda Bitlis'in Hizan ilçesine baðlý Nurs köyünde doðmuþtur. Ciddi anlamda sadece üç ay medrese tahsili yaptýðý kabul edilmektedir. (Tarihçe, 33). Buna raðmen "Molla Said"in daha 16 yaþlarýnda iken, yaptýðý tartýþmalarda yörenin bütün alimlerini susturduðuna inanýlmaktadýr. Cizre'nin (Tarihçe, 40), Siirt'in (Tarihçe, 37) daha doðrusu bütün Doðu Anadolu'nun alimleri mat edildikten sonra, 1896'da Ýstanbul'a gelir gelmez, orada da meydan okurcasýna bütün ulema ile münazaraya giriþmiþ, onlarý da susturmuþtur! (Tarihçe, 48). Artýk Nursi'nin hedefi bütün dünya alimleridir: 35 Yaþlarýnda iken, o günlerde Ýstanbul'a gelmiþ bulunan, Ezher Þeyhlerinden Þeyh BAHlD ile münazaraya giriþmiþ ve haliyle onu da pes ettirmiþtir! (Tarihçe, 49-50).
Bu yýllarda (1907) Said Nursî delilik muamelesi görerek, Toplasý Týmarhanesine kapatýlmýþtýr. (Þahiner, 70 vd.)
II. Abdülhamid'in "istihdafýna karþý çýkan Nursî, 1908 yýlýnda Selanik Hürriyet meydanýnda meþrutiyet nutku atacak kadar meþrutiyetçidir. (Þahiner, 81).
Osmanlý istihbarat servisi olan Teþkilat-ý Mahsusa'da Nursî görev almýþtýr. (Þahiner, 128-131). I.
Dünya savaþýnda Ruslar'ýn eline esir düþmüþ ve esareti yaklaþýk iki buçuk yýl kadar sürmüþtür. (Tarihçe, 104)
Yeni kurulan Kuvay-ý Milliye'yi destekleyen Nursî, çaðrý üzerine 1922'de Ankara'ya gitmiþtir. (Tarihçe, 124}. Ve o þimdi artýk Cumhuriyetçidir. (Emirdað L. 27). 1950 Yýlýndan itibaren de demokrat olacaktýr...
1950 Mayýsýnda DP'nin iktidara gelmesiyle Reis-i Cumhur Celal BAYAR'a telgraf çekerek, yeni hükümeti tebrik eder. (Emirdað L. 280). Celal Bayar da bilmukabelede bulunmuþtur. (Þahiner, 350). Nursî'nin öðrencileri de DP'lilere akýl vererek, hem nurcularý ve milleti memnun etmek, hem de Amerikan yardýmcýlarýný kaybetmemek için ezan meselesini v.s. tamir etmeleri gereðini tavsiye ve telkin ederler. (Emirdað L. 288). Bu kanaatin asýl sahibi de kendisidir. (Tarihçe, 547).
CHP döneminde hapishanelerle barýþýk olan Said Nursî için 1956 yýlý artýk DP'lilerin bizzat, kitaplarýný yayýnlamak için teklifte bulunduklarý bir dönemdirl (Þahiner, 376). Her þeyin bir karþýlýðý olmalýdýr; O da "dindar demokratlarý" her fýrsatta över ve 1957 seçimlerinde oyunu da onlara verir... (Þahiner, 378)
1960, Said Nursi'nin ölüm yýlýdýr.

Mütercim Said Nursî

Said Nursî bir mutasavvýf olarak adlandýrýlmamasýna raðmen, bütün söylemleri, dîni anlayýþ ve yorumlayýþ biçimi tamamen tasavvufîdir; tasavvuf kültürünün bütün mentalitesini içkindir. Yani o, adý konulmamýþ bir mutasavvýftýr.

Said Nursi, risalelerini Allah'a atfeder. Kitaplarýnýn hemen hemen tamamýnda, kendisinin Allah tarafýndan görevlendirildiðine inandýðýný gösteren beyanatlara rastlamak mümkündür. Hatta bu kanaati o kadar kesin ki, kendinde manevî kuvvetler bulunduðuna, istese 28 senelik düþmanlarýndan intikamýný bir günde alacaðýna inanmaktadýr. (Tarihçe, 550). Fakat özellikle "Sikke-i Tasclîk-i Gaybî" adlý risalesinde baþtan sona, kendisinin bilgileri doðrudan Allah'dan aldýðýný olanca çýplaklýðýyla, gayet samimane(!) anlatmaktadýr. Onun zihin yapýsýný anlamak için sadece bu risalesini tetkik etmek yeterlidir. Kitabýnýn adý da, kendisine gaibden gelen bilgilerin doðruluðunun, isbatýnýn kanýtý, mühürü anlamýný ifade etmektedir...

Nursî'nin, andýðýmýz kitabýnda anlattýðý, kendisiyle ilgili bir anekdot, ta küçükten beri nasýl bir haleti ruhiye ile yetiþtiðini ifþa etmektedir: Daha kendisi 8-9 yaþlarýnda iken, etrafýndakilerin Nakþî olmalarýna ve orada meþhur Hizan Gavsý'ndan istimdat ederlerken, kendisi Gavs-ý Geylanî'ye hitab etmekte, ondan istimdat etmektedir! Binlerce kez, kaybolan bir þeylerini buldurmak için Gavs'ý yardýma çaðýrmýþ ve yardým görmüþtür! (Sikke, 116). Yani molla Said övüneyim derken, kendini ele vermiþ... Çünkü Allah'dan baþkasýný bu anlamda yardýma çaðýrmanýn þirk olduðunu Kur'an bize öðretmektedir.

Said Nursi'nin doðup-büyüdüðü çevrenin, þeyhlerin mutlak otoritesine dayalý mistik kültürü, evliyalar menkýbeleri, onun gelecekteki kiþiliðinin ve din anlayýþýnýn temelini oluþturuyordu.

O da diðer sufiler gibi kitap yazýmýna rüya ile baþlýyordu. Çocukluðunda (12-13 yaþgöz kırpma gördüðü bir rüyada Hz. Peygamberin elini öpmüþ ve Peygamber, "ümmetine sual sormamak kaydýyla" ona Kur'an ilimlerinin verileceðini müjdelemiþtir(!) (Tarihçe, 32-33). Bir baþka rüyasýnda da Abdulkadir Geylanî ona Miran aþireti reisi Mustafa Paþa'ya giderek, onu namaz kýlýp zulümden vazgeçmeye çaðýrmasý, aksi durumda öldürmesi talimatýný vermiþtir. Molla Said de rüya gereðince davranmýþtýr. (Tarihçe, 39 vd.).

Þimdi burada Said Nursi'ye, rüyada Allah'dan Kur'an ilimlerini almanýn imkanýndan, kendisinin yoksa nebî mi olduðundan sormazdan önce; A. Kadir Geylani'nin, mezarda çürümüþ olduðu halde, dünyaya nasýl hükmettiðinin, bu gücü nereden aldýðýnýn, yoksa yarý-ilah mý olduðunun sorulmasý ilzam eder. Üstelik, kabirden dünyayý yöneten Geylanî'nin, sözkonusu görevi bizzat kendisinin ifâ etmeyip de Nursiyi görevlendirmesi de bir nebze çeliþki olmuyor mu?
Anlaþýlan o ki, böyle büyük(!) rüyalarla anlatýlmaya çalýþýlan küçük(!) dünyalar var, onun için bu rüyalara ihtiyaç var!
Said Nursî, risaleleri yazmakta kendisinin sadece bir "mütercim" olduðuna kesin olarak inanmaktadýr. O, bu risaleleri ihtiyarý dýþýnda yazmýþtýr! (Sikke, 91). O yalnýzca, kendi hissesine "þükretmek" düþen bir mütercimdir. (Sikke, 60).
Þakirtlere göre, Celcelutiye, Mesnevi-i Þerif ve Fütuhul Gayb gibi eserlerin müellifleri, nasýl yalnýzca
bunlarýn mütercimleri iseler, Üstadlarý da aynen öyledir! Risale-i Nur tamamen Kur'an'ýn nurudur. (Sikke, 215).
"Ý'caz-ý Kur'an"ý beyan etme görevini kendisine, "vakýa-i sadýka" da gördüðü "mühim bir zat" vermiþtir! (Sikke, 187). Bu mühim bir zat, Allah mýdýr, peygamber midir, bilemiyoruz.

Said Nursî, kendisinin Þark tarafýndan zuhur edecek nur olduðuna (Sikke, 189) kesin inanmýþtýr, hernen hemen bütün risalelerini kendisinin yazmadýðýný, kendinin bundan aciz olduðunu, hakikatleri beyan etmede o kadar baþarýlý olmadýðýný... anlatýr. Dolayýsýyla Nursinin yazýlarý "doðrudan doðruya bir inayet-i ilahiyye ve bir ikram-ý Rabbanî ve bir keramet-Ý Kur'aniyye"dir. (Sikke, 192, 195). Yani, risaleler, telaffuz edilmese de vahiyden baþka birþey deðildirler! Zaman zaman, risaleleri yazarken, kuþ v.s. suretinde gelip, kendisini murakebe ve taltif eden (Sikke, 196), gayb alemiyle baðlantýlarýný ifþa(!) eder.

Þakirtleri, üstadlarýnýn "zevahiri kurtarmak için" üç aylýk bir tahsil müddeti içinde evvel ve ahirîn alemlerine, ledünnî ilimler ve eþyanýn hakikatýna, kainatýn esrarýna, ilahî hikmetlere varis kýlýndýðýna inanmaktadýrlar. Ve üstelik þimdiye kadar hiç kimse bu makama nail olamamýþtýr! (Sikke, 216). Nursi'nin bizzat kendisinin de, Risale-i Nurlar dýþýnda bir tek kitaba dahi ihtiyaç duymamýþ (okumamýþgöz kırpma olmasý (Kastamonu L. 48), acaba, geleneksel kabuldeki, peygamberin ümmî oluþuna bir atýf, bir nazire midir bilinmez... Risale-i Nur onun deðildir (Emirdað L. 46, 49), Allah'a aittir...

Said Nursi'nin, "izin olmadýðýndan yazýlmadý"; "bir iki sahife yazdým, perde kapandý..."; "birden þiddetli ihtar ile"; "bir meseleyi beyan etmek ihtar edildi"; (Kitaplarýnýn tamamýna yayýlmýþ durumdadýr, örnek için, Sikke, 152) gibi mütemadiyen tekrar ettiði ifadeler, Allahdan vahiy aldýðýna kesin olarak inandýðýnýn gayet açýk ve net delilleridir.

Kur'an'ýn 33 ayeti hem Said Nursi'yi, hem de Risaleleri ta o zamandan ihbar etmiþtir! Bu ayetlerden bazýlarý, 3/18, 4/176, 5/14, 108/1 ayetleridir. (Kastamonu L. 54, 137-138). Said Nursi'nin, kitaplarýnýn vahiy ürünü olduðunu ispatlamak için en çok baþvurduðu ve yüzde yüz inandýðý bir yöntem de cifir/ ebced hesabýdýr. Sikke-i Tasdik-i Gaybî risalesi bununla doludur.

Zümer, Casiye ve Ahkaf surelerinin baþlarýnda bulunan "tenzîlül Kitab" ifadesi, o gün için Kur'an'a delalet ediyordu, þimdi de Risalen Nur'a delalet etmektedir. (Sikke, 78-79).

Said Nursi, Celcelûtiye adýný verdiði tamamen uydurma, bir sözde dua metninin de kendisinden bahsettiðinden emindir! (Sikke, 107). Ona göre celcelutiye, Peygamber'e vahiyle inmiþtir. (Sikke, 101).

Þu halde hem Allah doðrudan ve rüya yoluyla, hem Kur'an aracýlýðýyla, hem Peygamber vasýtasýyla, hem Celcelûtiye, hem Hz. Ali ve hem de A. Kadir Geylani aractlýðýyla Said Nursi'yi haber vermiþ, risale-i nurun "imaný kurtaracaðým" müjdelemiþtir!!

Risale-i Nur'un tamamýný buraya dercedemeye-ceðirniz için bu kadar iktibasla yetiniyor ve rüya-zan-vehim-uydurma rivayet geleneði-cifir-ayetlerin kasden yanlýþ yorumlanmasý gibi bâtýl ayaklar üzerine bina edilmiþ bir nurculuk düþüncesinin etkisinden bütün müslürnanlarýn korunmasýný temenni ediyoruz.

Said Nursi'nin, Allah'dan kendisine inzal edildiðine, yazdýrýldýðýna mutlak surette iman ettiði risalelerdeki bu kanaatlere katýlmak mümkün deðildir. Allah'ýn, Hz. Muhammed'den sonra hiç bir kimseye vahiy indirmediðine iman ediyoruz. Nursi'nin iddialarý zandan, vehimden, kuruntudan baþka bir þey deðildir.

C- TASAVVUF EHLÝNÝN "ANLAÞILAMAZLIK" MÝT'Ý
Tasavvuf erbabý, kendilerine yöneltilen bütün ciddi eleþtirilere, "bizi anlamazsýnýz" zýrhýna bürünerek karþý koymuþlardýr. Bizi, tasavvufçu olmayanlar anlamaz demek, iyi bir savunma mekanizmasýdýr.

Füsusül Hikem mütercimi M. Nursi GENCOSMAN, Ýbnül Arabi'yi red ve inkar edenlerin "rüsum ulemasý, fýkýh bilginleri" olduðunu, oysa bunlarýn Ibnül Arabi'yi anlayamayacaklarýný ileri sürer. Zira onlarýn farklý ýstýlahlarý, ayrý lisanlarý varmýþ. Tasavvuf terminolojisini bilmeyenlerin tasavvuf bahsinde söz ve salahiyet sahibi olmalarýna imkan yokmuþ! (Gencosman, X.).
A. Avni KONUK ise savunmasýnda ayný üslubu kullanýr: "Bu ulûm ve hikemi anlamayanlar kendi istidatlarýna kusur bulmalýdýr." (A. Konuk, 95). Ona göre "akýllý adamlar" (erbabý ukûl) Ibnül Arabi'yi anlayamazlar. (A. Konuk, 1).
Celaleddin Rumî, "biz Kur'an'ýn özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldýk, postunu kufuryoklerin önüne attýk" derken (Uludað, 141), "bizi herkes anlamaz" psikozu ile savunma geliþtirmiþ oluyordu.

Said Nursi'ye göre de Risaie-i Nur'a itiraz edilemez (Sikke, 56) çünkü onlar Tanrýsaldýr. Hatta risalelere "Kutb-u Azam"dan itiraz gelse yine de dikkate alýnmaz! (Kastamonu L. 145). Çünkü Kutb-u Azam{!) yanýlabilir. (Kutb-u Azam meðer pek de cahilmiþ!)

Þüphesiz C. Rumî de, Ýbnül Arabî de, S. Nursî de, tasavvuf epistemolojisi baðlamýnda gayet haklýdýrlar. Bu iddialar tasavvufun temel âmentülerine gayet uygundur. Birileri, yazdýðý þiirlerinin, risalelerinin, tevillerinin ALLAH tarafýndan kendisine vahyedildiðine, doðrudan Allah'dan geldiðine inanmýþsa, kendileri bu iþde yalnýzca mütercim rolünde iseler, bunlara itiraz edilemez olmasý doðal bir sonuçtur. Mütercimin bu iþde bir kabahati olmayacaðýna göre, anlayamayanlar kendilerini kontrolden geçirmeleri gerekecektir!
Tasavvuf erbabýnýn, "bunu ancak yaþayanlar anlar" tezleri tamamen bir rnanipülasyondur. Zira, eðer ki, bir sözü anlamak için mutlaka o sözün ait olduðu yaþam tarzýný tecrübe etmek gerekli olsaydý, hiç bir müþrikin müslüman olmazdan evvel vahy'i anlamamýþ ve de anlayamaz olmasý gerekirdi! Örneðin, Nemrud'un, Ýbrahim'i hiç anlamadan öldüðünü kabul etmemiz mantýken zorunlu olurdu; çünkü müslüman olmamýþtý! Böyle kalýn kafalý bir adamýn nasýl kral olduðu; ama ayný zamanda bu kalýn anlayýþýnýn, Ýbrahim (a.s.)ý ateþe attýrmayý düþünecek kadar da nasýl inceldiði, makul bir izahý gerektiren paradoks olurdu. Halbuki bir müþrik, anladýðý için müslüman olur, yahut da yine anladýðý için müslüman olmaz!

En azýndan vahiy, ilkesel olarak "anlaþýlýr" özelliktedir. Ve anlaþýlsýn diye vahiy inzal edilir. Eðer vahiy anlaþýlabiliyor da, Ýbnül Arabi'nin, S. Nursi'nin v.s. felsefeleri anlaþýlmýyorsa bu durum, anlamayanlarla ilgili bir sorun olmaktan ziyade, ilgili felsefelerin doðasýyla alakalýdýr. Kýsacasý, bu felsefeler bir çeliþkiler yumaðý, hurafeler bütünü ve herhangi bir realiteye dayanmayan, havaî söylemler olduðu için anlaþýlmazdýrlar.

Tasavvuf felsefesi, þeyhin lâyuhtî, lâ-yüs'el mutlak otoritesine mutlak teslim olmayý merkeze alan mutlak kabul esasýna, yani kula kulluk esasýna dayandýðý Ýçin, bu felsefeyi kabul edenler, anlýyor deðiller, sadece körü körüne teslim oluyorlar. Yani, "bunlarý tasavvufcu olmayanlar anlamazlar" tezi, dayatmacýlýðýn, mutlak mûtî "kullar" edinmenin bir biçimidir. Bu "anlaþýlmazlýk" dayatmasýný yutanlar, perdelerini indirip, dýþa kapanýyorlar, akýl ve iz'an dýþý söylemlerle akýllarýný ipotek ettirip ruhsal dengelerini sarsýyorlar. Dolayýsýyla tasavvuf akideleri anlamakla deðil, dogmatik olarak teslim olmakla alakalýdýrlar.

Bu baðlamda, "erbab-ý ukûl"ün, tasavvufu "anlamamalarý" kadar normal bir þey olamaz. Ve dahi "anla-mamalýdýrlar"...

Kendilerinden baþka bütün insanlarý panteist felsefelerini anlamamakla suçlamak, tasavvuf ehlinin, sadece kendilerini akýllý, alemi kör sanmak gibi bir megalomani belirtisidir.

Kendilerini Ýslam'a nisbet eden insanlar sadece Allah'ýn vahyi olan Kur'an'dan sorumludurlar. O'nu anlamak ve O'na göre yaþamak zorundadýrlar. Kendilerini Allah'a deðil de, Ýbnul Arabi'ye, C. Rumi'ye veya S. Nursi'ye nisbet edenler ise Allah'ý veli olarak bulamayacaklardýr. Hesap gününde hesabý görecek olan, bu þahýslardan biri deðil, Allah'ýn kendisidir.
Gönderen: 21.12.2006 - 19:48
Bu Mesaji Bildir   hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
önceki konu   diğer konu

Mesajlar Gönderen Tarih
 Bediüzzaman Said-i Nursi
hasandeveli 21.12.2006 - 19:48
 Bediüzzaman Said-i Nursi
rifat56 21.12.2006 - 20:13
 RE:
hasandeveli 22.12.2006 - 14:09
 Kaynak...
MatematikciBilge 21.01.2007 - 19:21
 Bediüzzaman Said-i Nursi
hanzade3 24.01.2007 - 20:50
 Bediüzzaman Said-i Nursi
hanzade3 24.01.2007 - 21:08
 Bediüzzaman Said-i Nursi
LAZBAKKAL 24.01.2007 - 21:33
 Bediüzzaman Said-i Nursi
SuskunSuvari 24.01.2007 - 22:13
 ALLAH RAZI OLMASIN
NurBahcesi 25.01.2007 - 10:06
 RE: RE:
MatematikciBilge 25.01.2007 - 17:49

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 660 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
mustim2000 (51), Kubbetus-Sahra (39), gülfatma (33), aziz1993 (32), Aycanur (46), leventozturk (45), mustim (51), muhammedfurkant.. (46), 42semazen42 (40), M_Masum (49), cebrail81 (44), dostgonul (36), memosell (57), son_yakamoz (43), maltepe17 (56), kudahis (36), gürkan07 (25), BÝRTANEG.. (47), ortaseker (39), komserizim (57), senameryem (35), orhankarad (52), muavvez (57), islam6141 (39), m.tekin (51), NEVRiYE (43), reyhan7 (50), nakshi (48), EeCOMP (39), ravda06 (48), uluturk (38), kkoçyi&e.. (52), eslem meryem (), malikabaci (47), yavuzyilmaz025 (45), allahýnk.. (45), Ridvan_karaali (40), mustafakilci (58), lalahanakyol (56), ykmail (42)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55331 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.