0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » ÇOCUK EĞİTİMİ » ÇOCUK PSİKOLOJİSİNİN TARİHÇESİ

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Suhedanur su an offline Suhedanur  
ÇOCUK PSİKOLOJİSİNİN TARİHÇESİ
339 Mesaj -
ÇOCUK PSÝKOLOJÝSÝNÝN TARÝHÇESÝ

Ýnsanlýðýn baþlangýcýndan beri çocuklar hep çocuktu. Ama her zaman ve mekandaki çocukluk baþka türlü geçmiþtir. Bazýlarýnýn balonlarý, masallarý yoktu, toz pembe geçmemiþti. Her medeniyette çocuklar da o medeniyetin genel karakteri, özellikleri ve kurallarýndan nasibini aldý. Bazýsý hakkýný verdi bazýsý vermedi.

Eski çaðlarda çocuða, annesine bakýlan gözle bakýlýyordu. Her ikisi de köleden biraz daha iyi idi. Yine de alýnýp satýlýyor, dövülüyor hatta sakta býrakýlýyordu. Köleci uygarlýklar olan Yunan’da ve Roma’da babalarýn çocuklarý üzerindeki haklarý sýnýrsýzdý.

Ýlginçtir ki birçok batý dilinde ortak olan ve ali anlamýna gelen “familia” sözü Latince köle demek olan “famulus” kelimesinden türemiþtir. Familia, bir babanýn kölelerinden, çoluk çocuðundan oluþan bir topluluktu.

Romalý filozof Seneca (imparator Neron’un hocasýgöz kırpmaçocuklarýn evden atýlmalarýný, sakat býrakýlýp dilendirilmelerini onaylýyordu. Þöyle demiþtir “Sokaklarý dolduran, sakat, çarpýk, kötürüm çocuk sürüsüne bakýnca insanýn gülesi geliyor. Ana babalar sokaða atmakla aslýnda onlara iyilik ediyorlar. Bu durumdan cumhuriyetin zarar göreceðini hiç sanmýyorum.”

Aristo bile (Eski Yunun’a) baba çocuk iliþkisini þöyle tanýmlýyordu: “Bir efendinin kölesi, bir babanýn da oðlu üstündeki hakký bir mülkiyet hakkýdýr. Bu nedenle mülkiyette haksýzlýk söz konusu olmaz.”

Ýbranilerde baba sözünden çýkan ya da baþkaldýran çocuðun cezasý taþlanarak öldürülmekti.

Çocuk öldürmek, özellikle sakat doðanlarý ve kýz çocuklarý bebekken yok etmek hemen her çaðda ve her yerde yaygýndý. Çin’de 20 yy.a kadar fazla görülen kýz bebekler öldürülürdü.

Ayný dönemde Japonya’da yeni doðan bebeðin yaþayýp yaþamamasýna ait karar verirmiþ. Afrika’da bugün de hala süren uygulama, istenmeyen çocuklar ormana veya suya býrakýlýyor. Yaþarsa güçlü olduðundan yaþamaya hak kazanýp kabulleniyor.

Hýristiyanlýðýn doðuþu ile birlikte, acýma, düþküne ve güçsüze yardým duygularý toplumlara yayýlmaya baþladý. Kadýnlar ve çocuklar da korunup kollanmaya baþladý. Kilise çocuklarý kanadý altýna alarak onlarý Allah yolunda eðitmeye koyuldu. Öyle ki çocuðun içindeki þeytaný döverek kaçýrtmaya çalýþmak adettendi. Dayaktan ölen çocuk ölmüþ deðil kurtulmuþ sayýlýrdý.

Bütün bunlara karþýlýk, bilinen tarih dilimi içerisinde ilk defa Ýslam’ýn insan, hayat ve toplum anlayýþý ile bütünlük arzeden bir bakýþ açýsý içersinde çocuðu insanca ve gerçek deðerine denk düþen bir yaklaþýmla ele aldýðýný görüyoruz.

Bakara suresi ve daha pek çok surede yetimlerin kardeþ gibi kollanmasý üzerine; Tahrim, Tegabün ve Enfal surelerinde çocuðun önemi üzerine; Furkan suresi altýncý ayette de çocuðun “gönüller açan lütuf” olduðu teblið ve telkin edilmiþtir.

Hz. Peygamber Efendimizin (asv) çocuklara karþý alabildiðine merhametli, sevecen ve yumuþak tutumu herkesçe bilinir. Hatta toplu yönetiminde bulunacak kiþilerde aradýðý þartlardan biri çocuklara karþý merhametli ve sevecen olmaktýr. Bunu bir kriter olarak esas almasý son derece anlamlýdýr.

Batý’da çocuða deðer verilmesi ancak 17. yy da baþlayabilmiþtir. Ýlk defa Comenius, çocuðun bireyselliði ile onun ilgi ve yeteneklerinin tanýnmasý gerektiðinde söz etmiþtir.

1762 de J.J. Rousseau “Emil” adlý eserinde çocuklarýn doðal dürtü ve arzularýnýn eðitimin temelini oluþturduðuna deðinmiþtir. “Doðaya dönüþ” temel görüþünden hareket eden Rousseau, yetiþkinlerin kendi fikir ve davranýþlarýný zorla kabul ettirmek istemelerine karþýdýr.

1774 yýlýnda Pestalozzi’nin kendi çocuðu üzerindeki gözlemlerine dayanarak yaptýðý çalýþma, çocuk geliþimine iliþkin ilk bilimsel kayýt olarak kabul edilir. Daha sonra Probel (1826) özellikle ilk çocukluk eðitimine iliþkin görüþlerini ileri sürer.

Daha sonra 1882’de “çocuðun zihni” adlý yapýtýyla bilinen Preyer, çocuk psikolojisinin babasý sayýlýr.

Çocuk psikolojisine deneysel görüþü Stenley Hall getirmiþtir.

19057te “Zeka ölçeði”ni Alfret Binet yayýnlamýþ, daha sonra çeþitli ülkelere uyarlanmýþtýr.

Çocuk psikolojisine katkýsý olan çaðdaþ uzmanlardan Tharndike, John Dewey, Pear Piaget’i sayabiliriz.

Türk Ýslam düþünürleri arasýnda ise Gazali (ra), eðitimi “yabani otlarý ayýklayan bir bahçývanýn faaliyetine” benzetir. Yüzyýllar sonra Pestolozzi’de ayný benzetmeyi yapmýþtýr.

Gazzalî’nin “Ey oðul” adlý kitabý tümüyle çocuk terbiyesine dairdir. O’na (ra) göre çocuðun kalbi saf bir cevherdir. Verilen her þeyi kabul etmeye hazýr olan çocuðun iyi bir insan olabilmesi için iyi eðitilmesi gerekir. Terbiye’de ilk yaþlarýn üzerinde durur. Ýlk yetiþme çaðlarýnda çocuðu överek veya kötülüyerek iyiliklere teþvik ve kötülüklerden men etmek mümkün olmadýðýndan, sözlü önlemler yerine, baþlangýçta kötü örneklerden koruma yoluyla terbiyeyi önermektedir. Ödüllendirmenin ve oyunun öneminden Gazzalî yüzyýllar önce söz etmiþtir.

870-950 yýllarý arasýnda yaþayan Farabi zihin eðitimini öðretim, ruh terbiyesini de eðitim olarak kabul eder. “Kalýtým ve Çevre” konusunu Farabî “fýtrat ve eðitim” kavramlarý içinde gerçekçi bir yaklaþýmla açýklamýþtýr. Eðitimde “haz” ve “elem” i yöntem olarak düþünen ilk eðitimcidir.

980-1037 yýllarýnda yaþayan Ýbn-i Sina ise çocuðun ruh ve beden açýsýndan dengeli olabilmesi için harcanacak emeklerin, özellikle çocuðun ruhsal eðilimlerine dönük olmasýndan yana görüþler öne sürmüþtür.

Çocuk terbiyesi konusunda Keykavus’un “Kâbusnâme”si, Erzurumlu Ýbrahim Hakký (ks)nýn “Marifetnâme”si, Sâdi’nin “Gülistan”ý, ebul Hayr’ýn “Hayriye”, Maraþlý Sümbülzâde Vehbi Efendi’nin “Lütfiyye” ve yine Gazzalî’nin “Fatiha tül Ulûm” adlý eserli önemli tavsiyeleri içerir.

Günümüzde ise her ne kadar iyi niyetli de olsa neticede çocuðun kendi varlýk özü ve gayesi doðrultusunda geliþmesine yönelik deðil onun toplumun, ekonomik, siyasi, sosyal hedeflerinin gerektirdiði yönde biçimlendirilmesi için kullanýlmaktadýr. Çocuðu fazla üretim ve fazla tüketim gibi çaðdaþ mitolojik hedeflerin gerektirdiði biçimde yönlendirilmesi baþarýyý garantilemektir.

Maddî hedefler ve bu hedeflere götüren maneviyattan uzak tamamen maddi sebepler desteklenmektedir. Maddi ve maddeye dönüþtürülebilen her türlü kazanç tutkusu, hiçbir ahlaki ve niteliksel kaygýnýn geliþmesine yer býrakmayacak þekilde çocuklarýn ve gençlerin benliklerine sindirilmektedir.

Çocuk ve genç kendi varlýk gayesini henüz kavramadan okullar, TV, radyo vb. Kitle iletiþim araçlarý, reklamlar ve diðer endüstriyel zorlamalarýn kuþatmasý altýnda, dengesiz, maneviyatsýz, kültürün prototipi, ürünü olup çýkmaktadýr.

Oysa özgün bir geliþme ortamýnda, içinden gelen güzel ve gerçek seslere, kendine uygun çizgide geliþme imkaný bulsaydý; bu maddiyatçý ahlaktan uzak, dengesiz yaþam tarzýný asla seçmezdi. Çünkü, insan olarak taþýdýðý tüm deðerleri bir kenara býrakýp, dönmekte olan üretim-tüketim çarkýnýn bir diþlisi olmaktan öteye geçmeyen bir iþleve razý olmak, insanlýk onuru ile, eþref-i mahlukat sýfat ve statüsü ile baðdaþmaz, bütünleþmez.

Çocuklarýn her türlü maddi ihtiyaçlarýnýn en iyi seviyede karþýlanmasýna yönelik gayretlerin sergilendiði batý kültüründe, çocuk için çizilen bu aldatýcý mutluluk tablosunun altýnda, insaný insan yapan deðerlerin yok edildiði, insanýn ruhen öldürülerek gerçek varlýðýnýn yokluða mahkum edildiði, gürültüsüz, patýrtýsýz iþlenen evrensel bir cinayet yatmaktadýr aslýnda.

Onu, eski kültürlerde olduðu gibi bedene öldürmekten daha kârlý ve üstelik sýð vicdanlarý örselemek riskini de taþýmayan bir iþtir bu.

Çocuklar için gerçek mutluluk, insani deðerlerin hakim olduðu, kendi özüne ve üstün gayesine uygun olan niteliklerin (kalitelerin) belirleyiciliði ile biçimlenmiþ bir dünyada özgürce geliþme imkaný sunulmasý olabilir ancak.

Mesela çocuklara her sokakta oyun alanlarý býrakmak yerine bu hakký gasbedip 2-3 gökdelen dikerek kazancý arttýrmak, kültürün belirlediði konfor ve kalkýnma hedeflerine hizmet eder. Ana-baba kiþisel refah ve konforu artýracaðý için kendi çýkarlarý adýna hiçbir zaman karþý koymazlar.

Kültür ve sistemin insancýllýðý, insanýn iç güdülerini varsaymaktan öteye geçmemekte, bu da güler yüzlü bir vahdetle insanýn özgür yapýsýn dejenere etmektedir. Oysa, insancýl olmak baþka, insancýl görünmek çok daha baþka bir þeydir.
Gönderen: 06.03.2004 - 00:31
Bu Mesaji Bildir   Suhedanur üyenin diger mesajlarini ara Suhedanur üyenin Profiline bak Suhedanur üyeye özel mesaj gönder Suhedanur üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1632 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
33mya (63), turkishdanger (36), LeeNa (56), avara (34), @KIN (43), Sedat KAYHAN (61), burcuburcu (49), emelim (52), yahia (49), huzur (52), nazarboncuð.. (44), fettah (42), asafusta (41), Selim54 (35), excelleron (53), SeHZaDeM (34), sofiumit (41), remzi82 (54), iskender_1 (44), Ibrahim_Kerim (43), ÝSU (31), sadozaydin (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.51214 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.