0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SORULAR & CEVAPLAR » Alkollu ilaç konusunda Yanlış fetva.!!!

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
eness_25 su an offline eness_25  
Alkollu ilaç konusunda Yanlış fetva.!!!
13 Mesaj -
Selamun Aleyküm

Sevgili kardeþim yoktan yazmýþ oldugunuz fetva ile alakalý bazý hatalar var.Zaten bu fetva size deðilde bir çok konuda hatalý görüþ beyan eden Faruk Beþer'e aittir..

Demiþsinizki,Rasulüllah Efendimiz; "tedavi olun, zira Allah hiç bir hastalýk yaratmamýþtýr ki, çaresini de yaratmýþ olmasýn" diye buyururken: "Þüphesiz Allah þifanýzý size haram kýldýðý þeyler" de yaratmamýþtýr" (1. Ebu Davud, Týb 11

Bakýnýz burda bi yanýlgý var bi çok konuyu deðerlendiremiyen Faruk Beþer bunuda deðerlendirememiþtir..


Hadis-i Þerif'in "Þüphesiz Allah þifanýzý size haram kýldýðý þeyler" de yaratmamýþtýr" bu kýsmýný malesef gene anlýyamamýþtýr.

Çünki Ýslam fýkýhçýlarý bu hasi in te-vilini yaparken yani yorumunu yaparken derlerki,burdaki nokta insanlarýn ilk bakýþta anladýðý gibi degildir..Burda haramda þifa olmaz demek alkol ün ilaç olarak kullanýlmasýnýn haram olmadýgý demektir..Bunun içinde illa hayati tehlike söz konusu deðildir.

Dayanabildigin bi aðrýn olsa,alkol var diyerek ilaç içmenen güzeldir,takvadýr,ama biraz daha ileri seviyede bi aðrýn varsada ilaç ýn önce alkolsuz olanýný istiyeceksin yoksa eczaneden alkollüde olsa ilaç ýný alýp içmende bi sakýnca yoktur.Nitekim diþ çektirirken ölümcül veya hyati bi tehlike olmadýgý halde diþe vurulan morfinde alkolludur ve ona Ýslam alimleri ruhsat vermiþlerdir..

Kýsacasý hayati tehliken olsun olmasýn alkollü ilaç kullanmak caizdir.Onlarýn iþte þu hadis var dedigi ''haramda þifa olmaz''Hadis ini delil getirmeleride bu iþin ehli olmadýklarýný ortaya koyar onlarýn bu hadis bunu yasaklýyor dediði hadis aslýnda Fýkýhçýlar tarafýndan bu hadis kaale alýnarak müsade edilmektedir..

Yani haramda þifa olmaz demenin te-vilini çevirisini alimler ilaç ýn haram olmýyacagýný normal bi içme þeklinin haram olacaðýný beyan etmektedirler..

Ama Faruk Baþar burdada büyük bi gaf yapmýþ nitekim verdigi neredeyse her fetvada oldugu gibi..Alkollü ilaç ýn baþ aðrýsý diþ aðrýsý ve benzeri þekilde eziyet veren her türlü konuda kullanýlmasý caizdir..Kaynak (Günümüz meselelerine fetvalar)Kitabý Halil Günenç...

Gönderen: 15.02.2007 - 18:12
Bu Mesaji Bildir   eness_25 üyenin diger mesajlarini ara eness_25 üyenin Profiline bak eness_25 üyeye özel mesaj gönder eness_25 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
yoktan su an offline yoktan  
...
1227 Mesaj -
ve aleykum selam kardeþim..

Hassasiyetinizden dolayý Rabbim razý olsun. KOnu hakkýnda hem geniþ bir bilgi hem de bir kanaat olamsý açýsýndan Hayreetin Karaman Hocamýzýn "Ýslamýn Iþýðýnda Günün Meseleleri" adlý kitabýndaki konu ile ilgili bölümü aktarýyorum. Konu biraz uzun. Hocamýz konuyu anlattýktan sonra þu ifadelerle kendi görüþünü dile getirmiþtir.



Ýþte bunlardan dolayý biz tedâvi için haram þeylerin ilâç olarak alýnabileceði görüþünü tercih ediyoruz; ancak bunun þartlarý vardýr:
a) Hastalýk tehlikeli olacak,
b) Haram kýlýnmýþ ilâcýn yerini tutacak mübâh bir ilâç bulunmayacak,
c) Doktorlar o ilâcýn hastalýðý iyi edeceðini kuvvetli zanna dayanarak açýklamýþ olacak.
d) Tedâvi müddeti uzasa bile ilâçtan alýnan miktar, hastalýk zarûretini giderecek kadar olacak.
Burada þunu da hatýrlatmakta fayda vardýr: Birçok doktora "þaraptan baþka ilâcý olmayan bir hastalýk var mýdýr?" diye sordum, "bugüne kadar böyle bir hastalýðýn mevcut olduðunu bilmiyoruz" cevabýný verdiler.


****

Konu ile ilgili yazý


Haram Kýlýnmýþ Þeylerle Tedâvi:
21. Necis (din yönünden pis) olsun olmasýn yenmesi ve içilmesi haram kýlýnmýþ olan þeylerle tedâvinin caiz olup olmadýðý hakkýnda fýkýhçýlarýn çeþitli sözleri vardýr; kimi haram demiþ, kimi mübah demiþ, kimisi de ayrým yapmýþtýr. Her birinin dayanak ve delilleri vardýr. Þimdi bu görüþler ve delilleri ile bizim tercih ettiðimiz görüþü açýklamak gerekmektedir.

Birinci Görüþ: Caiz Deðildir
22. Bu görüþün sahiplerine göre haram olan yiyecek ve içecekler ile tedâvi caiz deðildir. Hanbelîler bunlardandýr. el-Umde þerhi el-Udde'de þöyle denmiþtir: "Haram kýlýnmýþ þey ile tedâvi mübâh deðildir."61 Ýbn Teymiyye'nin Fetâvâsýnda kaydedildiðine göre kendisinden, þarap, domuz eti ve benzerleriyle tedâvinin caiz olup olmadýðý sorulmuþ, o da þu cevabý vermiþtir: "Bunlarla tedâvi caiz deðildir." (Ýbn Kayyim de Zadû'l-meâd'da ayný cevabý vermiþtir.62 Ebû Bekir Ýbn Arabî de Ahkâmu'l-Kur'ân isimli eserinde, Sehnûn'un "Þarap ve domuz eti ile tedâvi olunmaz" sözünü naklettikten sonra ayný görüþü benimsemiþtir.63
23. Bu görüþün sahipleri, Hz. Peygamber'den (sav) rivâyet edilen ve haram yiyecek ve içeceklerle tedâviyi meneden hadîslere dayanmaktadýrlar ki bunlardan bir kýsmý hâssaten þarapla tedâviyi haram kýlmaktadýr:
a) Târýk b. Süveyd el-Cu'fî'den rivâyet edildiðine göre Rasûlullâh'tan (sav) þarabý sormuþ, o da yasaklamýþ yahut da imâl etmesini kerîh görmüþtür. Târýk'ýn: "Ben onu yalnýz tedâvi için imâl ediyorum" demesi üzerine de: "O ilâç deðil, derttir" buyurmuþtur. (Müslim)64
b) Ebû Derdâ'dan Rasûlullâh'ýn (sav) þöyle buyurduðu rivâyet edilmiþtir: "Allah teâlâ hem derdi hem de devâyý indirmiþtir, her hastalýða bir ilâç yaratmýþtýr, tedâvi olun; ancak tedâvide haramý kullanmayýn."65
c) Sünen'de kaydedildiðine göre Rasûlullâh (sav) pis ilâcý yasaklamýþ ve þöyle buyurmuþtur: "Allah Teâlâ ümmetimin þifâsý-ný, onlara haram kýldýðý þeylerde yaratmamýþtýr."66
24. Görülüyor ki, bu görüþün sahibi olanlar hastalýk halini, haramlarý mübâh kýlan bir zarûret olarak kabul etmiyor ve dolayýsýyla açlýk yüzünden darda kalýp murdar hayvan yiyen için söylediklerini burada söylemiyorlar: Diyorlar ki: Açlýk yüzünden dara düþmüþ kimse, zarûreti giderecek -haram kýlýnmýþ yiyeceklerden baþka- birþey bulamamaktadýr. Halbuki hastalýk böyle deðildir; çünkü hastalýðý tedâvi için tek çare bu yiyecek ve içecekleri kullanmak deðildir. Birçok ilâç vardýr. Açlýðý gideren nesneler gibi, þifâ veren þeyler muayyen deðildir. Hasta, iyi olacaðýný sandýðý bir ilâç ile tedâvi görür ve iyi olamaz. Bazan da -tersine- iyi olmasý için gerekli görmediði birþey ile tedavî görür de iyileþir. Bütün bunlar açlýk ile hastalýðýn birbirine benzemediðini göstermektedir. Çünkü birincisi öyle bir zarûret halidir ki- helâl bulunmayýnca- haram þeyleri yemeye sevketmektedir; zira açlýðýn, onlarý yiyince zâil olacaðý ve baþka birþey ile giderilemeyeceði kesin olarak bilinmemektedir. Açlýk halinde helâl kýlýndýklarýna kýyas edilerek bunlarla tedâvinin de caiz olduðu iki cihetten söylenemez.
a) Bunlarý yemekle açlýðýn gideceði kesin olarak bilindiði halde, hastalýðýn geçeceði kesin olarak bilinmemektedir.
b) Açlýk zarûretinde murdar hayvan ve benzerini yemenin farz olduðu sabittir. Halbuki hastanýn tedavî olmasýnýn farz olduðunda ittifak yoktur; sahâbe ve tâbiun neslinde birçok kimse tedâvi olmamýþlar ve hiçbir âlim bunlarý kýnamamýþtýr. Murdar hayvan ve benzerini aç kalanýn yemesi farz olduðu halde tedâvi olmak farz olmadýðýna göre bunlarýn birbirine kýyas edilmeleri caiz olamaz; çünkü farz namýna mübâh kýlýnan þeyler, farz olmayan þeyler için mübâh kýlýnmayabilir, farzýn edâsý büyük bir faydadýr ve bu fayda haramýn zararýna galib gelebilir.67

Ýkinci Görüþ: Câizdir
25. Zâhirîlere göre haram kýlýnmýþ þeylerle tedâvi caizdir. Zâhirî Ýbn Hazm þöyle der: "Þarap darda kalan ve zarûret haline düþen için mübâhtýr. Susuzluðu gidermek, tedâvi olmak veya boðulmayý önlemek için þarap içen kimseye ceza düþmez68 Delili: Tedâvi zarûret hallerinden birisidir. Zarûretler ise haram olan þeyleri mübah kýlar. Yine Ýbn Hazm bu hususu þöyle ifade eder: "Tedâvi zarûret derecesindedir. Allah Teâlâ "Darda kalmanýz müstesnâ olmak üzere size haram kýldýklarýný bir bir açýkladý" buyurmuþtur. Þu halde kiþinin zarûret duyduðu yiyecek ve içecekler haram deðildir."69 Ýbn Hazm mezhebini takviye için þu delili de ileri sürmüþtür: "Sidiði yemek ve içmek haramdýr; ancak tedâvi ve benzeri zarûret hallerinde haram deðildir. Nitekim Rasûlullâh (sav) Arenîler'e, hastalýklarýnýn tedâvisi için deve sidiðini mübâh kýlmýþtýr."70 Ýbn Hazm, caiz deðildir diyenlerin dayandýðý hadîsleri teker teker ele almýþ, bir kýsmýnýn zayýf olduðunu ileri sürmüþ, bir kýsmýný da þöyle tevil etmiþtir: "Zarûret halinde tedâvi maksadýyla haram kýlýnmýþ þeyleri içmek mübahtýr, bunlar mübâh olunca tedâvide kullanýlmasý yasaklanmýþ "pis ilâçlar" içinde mütâlâa edilemezler, bunlara pis denemez."71

Üçüncü Görüþ: Kýsmen Caizdir
26. Hanefîlere göre: Þifâ vereceði kesin olarak biliniyorsa haram ile tedâvi caizdir, bilinmiyorsa mübâh deðildir, Ýmam Kâsânî el-Bedâyi' isimli eserinde þöyle diyor: "Açlýk halinde murdar hayvan yemek, susuzluk halinde þarap içmek ve boðazda kalan lokmayý göndermek -boðulmayý önlemek- için þarap içmek nasýl caiz ise, þifâ vereceði kesin olarak bilindiði takdirde haram yiyecek ve içeceklerle tedâvi de öyle caizdir, ancak onlarla þifânýn hâsýl olacaðý bilinmiyorsa tedâvi caiz olmaz.72 Þu da var ki, Ýmam Ebû Yûsuf aslýnda haram olduðu halde deve sidiðinin, tedâvi maksadýyla içilmesini -yukarýda zikredilen hadîsten dolayý- mübâh kýlmýþtýr. Ebû Hanife'ye göre ise bu caiz deðildir; çünkü þifa vereceði kesin olarak bilinmeyen haram ile tedâvi caiz deðildir. Ona göre Arenîler hadîsini þöyle anlamak gerekir: Rasûlullâh (sav), o sidiðin, yalnýz onlarýn hastalýðýna þifâ vereceðini bildirmiþtir.73

Þâfiîlere Göre:
27. Þafiîler þarap ile diðer haram nesneleri birbirinden ayýrýyorlar. Onlara göre pis ve haram olan þeylerle tedâvi caizdir, ancak þarapla tedâvi caiz deðildir. Mezhebin en kuvvetli ve çoðunlukça benimsenmiþ görüþü budur. Delilleri yukarda geçen ve Enes'ten rivâyet edilen hadîstir: Arenîlerden bir grup Rasûlullâh'a (sav) gelerek Ýslâm'ý kabul ve bey'at ettiler. Medine'nin havasý kendilerine aðýr geldiði için bir müddet sonra hastalandýlar ve durumlarýný Rasûlullâh'a (sav) arzedince þöyle buyurdu: "Deve çobanýmýzla beraber -Medine dýþýna- çýkýp develerin süt ve sidiðinden faydalansanýz!" Kabul edip çýktýlar, süt ve sidiðinden içtiler ve þifâ buldular.74 Bu isbatlamadan öyle anlaþýlýyor ki Þâfiîler diðer pis ve haram þeyleri -pis olan- deve sidiðine kýyas ediyor ve onlarla da tedâvinin caiz olduðu neticesine varýyor; ancak þarabý bundan istisna ediyorlar. Bu kýyasýn gereði, zarûret halinde þarapla da tedâvinin mübâh olmasý iken, Þâfiîlerin ekseriyeti bunu kabul etmemiþlerdir. Bunun sebebine gelince:
28. Þâfiîler de boðazda kalan lokmayý indirmek için, baþka helâl bir sývý bulunmadýðý takdirde þarabýn içilebileceðini kabul ederek þöyle diyorlar: "Boðazýna lokma dursa ve onu indirecek baþka bir þey de bulamasa, þarapla indirmesinin caiz olduðunda ittifak vardýr. Þâfiî bunu açýkça söylemiþ, bu mezhebin fýkýhçýlarý da üzerinde ittifak etmiþ, hatta þöyle demiþlerdir: "Bu durumda þarabý içerek kurtulmasý farzdýr; çünkü burada þarabý içince kurtulacaðý kat'idir, halbuki susuzluk veya hastalýk için içilmesi böyle deðildir.75
29. Þarapla ve diðer sarhoþluk veren þeyler ile tedâvi mevzûuna gelince ihtilâf etmiþlerdir: Eksireyete göre caiz deðildir, bu hüküm mezhebin de sahih görüþü haline gelmiþtir. Delilleri 23 numaralý paragrafta zikrettiðimiz ve Müslim tarafýndan rivâyet edilen hadîstir.
Þâfiîlerden bazýlarý þarapla tedâvinin caiz olduðunu söylemiþlerdir.76 Kanâatime göre bunlarýn dayanaklarý, bundan önceki paragrafta zikrettiðimiz, "develerin sidiði" ile alâkalý Enes hadîsine þarabý da kýyas etmeleridir.

Þâfiîlerin Arasýndaki Ýhtilâf Noktasýnýn Ýzahý:
30. Tedâvi maksadýyla þarap ve diðer müskirâtýn, þâfiîlerin çoðuna göre memnû, bazýlarýna göre de mübâh olduðunu söyledik. Burada þöyle bir sual akla geliyor: Caizdir diyenler, sarhoþ edecek miktarý için, caiz deðildir diyenler de sarhoþ etmeyecek miktarý için ayný þeyi söylüyorlar mý? Bu mevzûuda onlarýn bir açýklamasý mevcut olmayýp, caizdir diyenler de, yasaktýr diyenler de mutlak (kayýtsýz) söylemiþlerdir. Fakat ben, Ýmam Þâfiî'nin el-Umm isimli eserinde, bu meseleye dair görüþünü açýklayan bir ifade buldum; þöyle diyor: "Zarûretin bir þeklinden daha bahsedilmiþtir: Bir kimse öyle bir hastalýða yakalanýyor ki, bunun mütehassýslarý, þunu yemedikçe veya bunu içmedikçe o hastalýktan kurtulan nadirdir" yahut da "Seni en çabuk iyileþtirecek þey þunu yemen veya bunu içmendir" diyorlar. Ýþte bu takdirde, muayyen bir hadde geldiðinde sarhoþ eden þarap ve aklý izâle eden diðer haram yiyecek ve içecekler dýþýnda kalanlarý yer ve içer, aklý giderenleri yemez ve içmez; çünkü aklý gidermek haram kýlýnmýþtýr... zira bu sarhoþluk, farzlarý yerine getirmeye mâni olacaðý gibi baþka haramlarý da iþletebilir.77
Bu sözden anlaþýlýyor ki Ýmam Þâfiî'ye göre caiz olmayan, sarhoþ eden miktardýr, ondan azý deðildir. Buna göre Þâfiî fýkýhçýlarýnýn çoðuna ait olan görüþü de ayný þekilde anlamak gerekir; yani onlara göre de azý deðil, sarhoþ eden miktarý haramdýr. Caizdir diyenlere gelince bunlarýn sözünü mutlak olarak anlamak -azý da çoðu da haram deðildir görüþünde olduklarýný kabul etmek- gerekiyor. Ýmam Nevevî el-Mecmû'de bunlarý, diðerlerinin karþýsýnda gösterdiðine göre "sadece azý caizdir" diyorlar þeklinde anlamak mümkün deðildir. Þu halde þâfiîler arasýnda ihtilâflý olan husus, sarhoþluk veren miktarýn içilmesidir: Bazýlarý caizdir, çoðu ise haramdýr diyorlar ve bu ikinci mezhebin görüþüdür.
Ýhtilâf noktasý böylece aydýnlanýnca -bize göre- bu önemli bir ihtilâf deðildir ve þarap ile tedâvi meselesinde mühim bir tesiri yoktur. Çünkü umumiyetle ilâçlar azar azar, birbirinden uzak zamanlar içinde, birkaç defada kullanýlýr. Bir hasta için þarap yegâne ilâç olursa -ilâç kullanmada tabiî olan usule göre- hasta onu, sarhoþ etmeyecek miktarlar halinde alacaktýr, bu durumda da bütün Þâfiîlere göre, caiz olacaktýr.

Çabuk Ýyileþmek Ýçin Haram Kýlýnmýþ Þeyi Kullanmak:
31. Müslüman ve iyi ahlâk sahibi bir doktorun ifadesine göre haram olan bir þey ilâç olarak alýndýðýnda iyileþme daha çabuk olacak, alýnmadýðýnda gecikecekse hasta bununla tedâvi olabilir mi?
Ýmam Nevevî bunun mübâh oluþunda iki þekil bulunduðunu, bunlarý Baðavî'nin naklettiðini, fakat birisini tercih etmediðini kaydettikten sonra þöyle diyor: "En sahih görüþ caiz olduðudur."78 Bu durumda caiz olduðunu Ýmam Þâfiî de açýkça ifade etmiþtir: Sözünü daha önce naklettiðimiz için burada tekrar vermiyoruz.

Haram Kýlýnmýþ Þeylerle Tedâvinin Caiz Olmasýnýn Þartý:
32. Þâfiîler, haram kýlýnmýþ birþey ile tedâvinin caiz olabilmesi için, iyi ahlâk sahibi ve müslüman bir doktorun temiz ve helâl baþka bir ilâç olmadýðýný haber vermesinin þart olduðunu ileri sürmüþlerdir.79 Aslýnda bu þart makuldür ve anlaþýlmasýnda bir güçlük yoktur. Çünkü haram olan yiyecek ve içecek ile tedâvi ancak zarûret sebebiyle caiz olmuþtur; temiz ilâç bulunmak suretiyle bu zarûret ortadan kalkýnca, ona baðlý olan "caiz olma" hükmünün de ortadan kalkacaðý tabiîdir.

Tercih Ettiðimiz Görüþ:
33. Tercihe þâyan olan görüþü ortaya koyabilmek için iki soruya cevap vermek gerekiyor.
a) Hastalýk, zarûret hali içine girer mi? Girer dersek, açlýk zarûreti murdar hayvan ve benzerlerinin mübâh kýldýðý gibi bu da haram kýlýnmýþ ilâçlarý mübâh kýlar mý?
b) Caiz deðildir diyenlerin dayandýðý hadîsler neye delâlet etmekte ve neyi ifade eylemektedir?
34. Birinci mesele hakkýnda: Ölüm tehlikesi bulunan hastalýðý zarûret hali içine sokmak mümkündür. Bu mevzûuda daha önce Ýmam Þâfiî'nin açýk ifadesini nakletmiþik; "doktorlarýn baþka birþeyle iyi olmaz veya geç iyi olur dediði hastalýklarda bu gibi þeylerin kullanýlabileceðini..." söylüyordu. Bu söz, hastalýk halini zarûret sayma mevzûunda açýklýk taþýmaktadýr. Ýmam Þâfiî "...deniliyor..." dedikten sonra buna itiraz etmediðine ve reddetmediðine göre "denilene kendisinin de katýldýðý" anlaþýlýyor. Hattâ Ýmam Þâfiî, haram ilâç alýnmadýðý takdirde þifânýn gecikmesini dahi zarûret hali içinde mütâlaa ediyor. Biz zarûreti tarif ederken bunun "insaný haram yemeye sevk ve icbâr eden durum'dan ibâret olduðunu söylemiþtik, Þüphe yok ki hastalýk hali de insaný, bu gibi ilâçlarý almaya mecbur eden bir durumdur; çünkü alýnmadýðý takdirde hastalýðýn artmasý, bünyenin giderek iyice zayýf düþmesi ve sonunda ölüm tehlikesi vardýr. Ýþte bu tehlike hastalýðý, zarûret halleri içine sokmaktadýr.
Ýbn Hazm, zarûretin ölçüsünü þöyle ifade eder: "Bir kimsenin, geceli gündüzlü bir gün yiyecek ve içecek bulamamasý ve devam ettiði takdirde ölüme kadar götürecek, eziyet veren zayýflýktan korkmasýdýr."80 Þu halde zarûretin ölçüsü haram yenmediði takdirde insanýn derhal öleceði bir derece deðildir; zarûret, darda kalanýn maruz kaldýðý veya daha da ilerlerse onu ölüme kadar götürecek olan zayýflamaya da þâmildir. Bu sözümüzü el-Muðnî sahibinin þu ifadesi de teyid etmektedir: "Mübâh kýlan zarûret, yenmediði takdirde ölüm tehlikesi bulunan açlýk vb. hallerdir. Ahmed b. Hanbel þöyle demiþtir: Ýster açlýktan olsun, ister yemediði takdirde yürüyemeyeceði, arkadaþlarýndan geri kalýp öleceðinden, yahut da bineðine binemeyip öleceðinden olsun korkan kimse..."81
Bana göre en kuvvetli ve þâyân-ý tercih görüþ hastalýðýn zarûret halleri içine girdiði ve onlardan sayýlmasý gerektiðidir. Böyle olunca da haramý mübah kýlacaðý tabiîdir. Çünkü her ikisinde de darda kalma durumu bulunduðu için herhangi bir zarûret arasýnda fark yoktur. Bunu Allah Teâlâ'nýn þu buyruðu teyid etmektedir. "...ancak darda kalmanýz müstesna..." Bu âyette Allah Teâlâ, zarûret halinde haram ve memnû olan þeylerin mübâh olacaðýný açýklamýþ, zarûretleri birbirinden ayýrmamýþ, darda kalmayý açlýk veya susuzluk ile takyid etmemiþtir. Buna göre âyetin mutlak olarak anlaþýlmasý zarurîdir ve tedâvi maksadýyla haram olan bir þeyi kullanma mecburiyeti de buraya dahildir.
Caiz deðildir diyenlerin "açlýk zarûretinde haram olan þey yenilince açlýðýn gideceði kesin olarak bilinmektedir, halbuki ilâç böyle deðildir, çünkü þifanýn ona baðlý olduðu mâlum deðildir" þeklinde ifade ettikleri delillerini þöylece karþýlamak mümkündür: Ýlâç ve hastalýklarý bilen kimselerin tavsiyesine dayanan kuvvetli zan; yani iyi olacaðýnýn tecrübelere dayanýlarak sanýlmasý ve beklenmesi burada kâfidir; çünkü dinin fürû ve mûmaleât kýsmýnda (inanç mevzûunda deðil) kuvvetli zan (zann-ý gâlib) mûteberdir ve fýkýh bilgini Serahsî'nin dediði gibi kesin olarak bilinmesi mümkün olmayan yerlerde kuvvetli görüþ ve zanna itibar edilir.82 Þifâ vermesi bakýmýndan kesin olarak bilinmesi mümkün olmadýðýndan ilâç ve tedâvi mevzûu da buraya girer. Zannetmem ki herhangi bir ilâcýn muayyen bir hastalýðý kesin olarak iyi edeceði, baþka bir ihtimal payý bulunmadan söylenebilsin. Böyle bir ilâç bulunsa bile nâdirdir; fýkýhta ise nâdir olana deðil, yaygýn ve tabiî olana bakýlýr.
Yine caiz deðildir diyenlerin "murdar hayvan ve benzerleri -baþkasý bulunmayýnca- açlýðý giderecek tek çare olur, ilâçlar ise böyle deðildir; çünkü þifâ için onun tek yol olduðu sabit deðildir" sözlerine cevabým da þudur: Ýlâcý almanýn mübâh olabilmesi için onun yerini tutacak baþka bir ilâcýn bulunmamasý þarttýr. Bu þart bulununca -kuvvetli zanna göre- o ilâç þifânýn tek çaresi haline gelir ve hastalýðý defetmek için o ilâcý almak caiz olur; daha önce de açýkladýðýmýz gibi burada þifâ vereceði hakkýnda kuvvetli zanýn bulunmasý kâfidir.
35. Ýkinci mesele, caiz deðildir diyenlerin dayandýðý hadîslerin delâlet ve mefhumlarý idi. Bu hadîsler sahihtir; fakat caiz olmadýðý hükmüne delâletleri kesin deðildir, "haram ilâcýn yerini tutacak helâl bir ilâcýn bulunmasý haline aittir" þeklinde anlaþýlmalarý da mümkündür; nitekim Þâfiîler böyle almýþlardýr.83 Bu caiz ve makbul olan bir anlayýþtýr. Ayrýca bir delil, çeþitli mânâ ve hükümlere muhtemel ise -ihtilâf noktasýnda- onu kullanmak isteyene delil olamaz.
36. Ýþte bunlardan dolayý biz tedâvi için haram þeylerin ilâç olarak alýnabileceði görüþünü tercih ediyoruz; ancak bunun þartlarý vardýr:
a) Hastalýk tehlikeli olacak,
b) Haram kýlýnmýþ ilâcýn yerini tutacak mübâh bir ilâç bulunmayacak,
c) Doktorlar o ilâcýn hastalýðý iyi edeceðini kuvvetli zanna dayanarak açýklamýþ olacak.
d) Tedâvi müddeti uzasa bile ilâçtan alýnan miktar, hastalýk zarûretini giderecek kadar olacak.
Burada þunu da hatýrlatmakta fayda vardýr: Birçok doktora "þaraptan baþka ilâcý olmayan bir hastalýk var mýdýr?" diye sordum, "bugüne kadar böyle bir hastalýðýn mevcut olduðunu bilmiyoruz" cevabýný verdiler.

Alkollü Ýçki Katýlmýþ Ýlâç:
Bazý ilâçlar vardýr ki, doktorlar tavsiye ettiði halde içlerinde alkol veya baþka sarhoþluk veren maddeler vardýr; bunlarý kullanmak caiz midir?
Tercih ettiðimiz görüþü açýklarken ileri sürdüðümüz þartlarla beraber zarûret hali bulunduðu takdirde bu gibi ilâçlarý kullanmak caizdir.
Zarûret derecesine varmamakla beraber bu nevi ilâçlarý kullanmaya ihtiyaç duyulursa yine kullanýlabilir mi?
Fýkýh bilginlerinin, dinin pis saydýðý maddelerin (necis) deðiþmesi halindeki sözlerine bakýlýrsa bu ilâçlarýn da kullanýlabileceði anlaþýlmaktadýr. Hanefî el-Kâsânî'nin el-Bedâyî'inde þunlarý okuyoruz: "Muhammed b. el-Hasen eþ-Þebânî'nin görüþünü izah ederken þöyle diyor: Necaset istihale geçirip vasýflarý ve mânâsý deðiþince pis olmaktan çýkar; çünkü necaset kelimesi bir þeye, muayyen bir vasfýndan dolayý isim olarak verilmiþtir, vasýf gidince isim de gider ve sirkeye dönüþen þarap gibi olur."84
Zâhirî Ýbn Hazm de þöyle diyor: "Necis veya haram olan þeyin sýfatlarý deðiþerek haram hükmünün dayanaðý olan isim ortadan kalkýnca ve madde temiz ve helâl olan þeylere ait bir isim alýnca artýk o ne necistir, ne de haram; o baþka birþey olmuþtur."85 Bunun mânâsý, bir þey deðiþtiði, baþka bir maddenin içinde kaybolduðu zaman, daha önceki vasýflarýndan dolayý kendisine baðlanmýþ bulunan hükümlerin de deðiþeceðinden ibârettir. Buna göre sarhoþluk veren bir madde ilâca karýþtýrýlýr, ilâç çok, alkollü içki az olur, ilâcýn içinde kaybolup izi kalmazsa -bize göre- bu durumda artýk o alkollü içki deðildir; içinde alkollü maddenin eriyip karýþtýðý, vasýflarýný kaybettiði temiz bir ilâçtýr ve içilmesi de caizdir; çünkü deðiþmek ve dönüþmek, yakmak ve piþirmekle olduðu gibi, akýcý bir maddeye karýþtýrmakla da olabilir. Mâlikîlerden Ýbn Arabî þöyle der: "Bir kimse murdar hayvan ile tedâviye muhtaç olursa, ya olduðu gibi kullanacak yahut da yaktýktan sonra kullanacaktýr! Eðer yakmak suretiyle deðiþikliðe uðrarsa -Ýbn Habîb'e göre onu tedâvide kullanmak ve üzerinde bulunduðu halde namaz kýlmak caizdir."86 Nevevî'nin el-Mecmû'unda da þöyle yazýlmýþtýr: "Ýçine bir parça insan eti düþmüþ, eriyip kaybolmuþ bir yemek haram deðildir; çünkü bu eriyip kaybolmakla yok olmuþ gibidir, çok suyun (iki kulle miktarýgöz kırpma içine düþmüþ sidiðe benzer ki bu su da deðiþmedikçe kullanýlabilir; çünkü sidik onun içine düþüp kaybolmakla yok hükmünü almýþtýr."87
Ýbn Teymiyye'nin bu mevzûudaki sözü: "Murdar hayvan, kan, domuz eti ve benzerlerinden Allah Teâlâ'nýn haram kýldýðý pis maddeler suya veya baþka bir akýcý maddeye düþüp karýþtýðý; parçalanýp vasýf ve eseri kalmadýðý takdirde artýk orda ne murdar hayvan, ne kan, ne domuz eti vardýr. Þarap da akýcý bir maddeye karýþýp kaybolduðu, (duyu organlarýyla alýnacak) bir vasfý kalmadýðý takdirde, o maddeyi içen þarap içmiþ deðildir."88
Fukahânýn buraya kadar naklettiðimiz sözlerinden çýkardýðýmýz netice þudur: Necis, pis ve haram maddeler temiz bir mayi içinde eriyip kaybolduðu, veya baþka bir madde ile bareber piþirildiði, yahut yakýldýðý ve böylece -daha önceki- vasýflarý yok olduðu zaman önceki isimlerinden de çýkarlar, artýk bunlar deðiþmeden önceki þeyler olmayýp, baþka maddeler olmuþtur, temizdir ve onlarý kullanan haram kullanmýþ olmaz. Ýþte buna dayanarak diyoruz ki; alkollü ve sarhoþluk veren maddelerin az bir miktarý, eriyip kaybolacak; rengi, tadý, kokusu kalmayacak þekilde bir ilâca katýlmýþ olduklarýnda, erime yanma veya piþme suretiyle baþka þeye dönüþen necâsete kýyas edilirler; dolayýsýyla haram olma vasýflarý kalkar ve bu gibi ilâçlarý içmek caiz olur.

Kaynaklar

63. Ýbnu'l-Arâbi, Ahkâmu'l-Kur'ân, c. I, s. 59.
64. Müslim, Sahih, c. XIII, s. 152.
65. Þevkânî, Neylü'l-evtâr, c. VIII, s. 103; Zâdu'l-meâd, c. III, s. 114.
66. Þevkânî, age., c. VIII, s. 203; Ýbn Teymiyye, Fetâvâ, c. I, s. 270; Zâdu'l-meâd, c. III, s. 114.
67. Ýbn Teymiyye, Fetâvâ, c. I, s. 259-260, 268-270.
68. Mu'cemu fýkh-ý Ýbn Hazm, c. I, s. 345.
69. Age., s. 353.
70. Age., s. 353.
71. Age., s. 353.
72. Kâsânî, el-Bedâyî', c. I, s. 61.
73. age, c. V, s. 61-62; Ýbn Âbidin, Reddu'l-muhtâr, c. V, s. 224.
74. Nevevî, el-Mecmû', c. IX, s. 49. Bu hadîsi Ýmam Buhârî rivâyet etmiþtir. Bkz., el-Askalânî, Fethu'l-Bârî, c. X, s 110.
75. el-Mecmû', c. IX, s. 50-51.
76. Age., c. IX, s. 49-50.
77. el-Umm, c. II, s. 152.
78. el-Mecmû', c. IX, s. 49.
79. Age., ayný yer.
80. Ýbn Hazm, age., c. I, s. 53.
81. el-Muðnî, c. VIII, s. 595-596.
82. el-Mebsût, c. XXIV', s. 50.
83. Nevevî, el-Mecmû', c. IX, s. 49; Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, c. II, s. 216.
84. el-Bedâyî', c. I, s. 85.
85. Ýbn Hazm age., c. II, s. 101.
86. Ýbn-Arabî, Ahkâmu'l-Kur'ân, c. I, s. 59.
87. Nevevî, el-Mecmû', c. IX, s. 62.

Gönderen: 16.02.2007 - 08:06
Bu Mesaji Bildir   yoktan üyenin diger mesajlarini ara yoktan üyenin Profiline bak yoktan üyeye özel mesaj gönder yoktan üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1287 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
mervenur (39), rabianur ihl (35), muhammed ümmeti (38), delikan63 (39), 2900 (70), Furkan_68_Cetin (32), manitu_76 (48), hamido 33 (53), mudure (50), elektroman (52), murbe (44), KARAHÝSA.. (31), alp.eren.bilge (34), bluesaint (50), merwe (34), reca (42), metkaya (49), MeDiNeLi** (41), algin (34), hüzün_r (38), s.faruk (49), tolgacan (56), sahalo (43), mustafa timur k.. (52), galatasaray (32), tolgaexp (52)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71370 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.