0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Bid'at Nedir, Ne Değildir?

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Bid'at Nedir, Ne Değildir?
Moderator


4254 Mesaj -
Bid'at Nedir, Ne Deðildir?


“Yakasýz gömlek giymek sünnet, yakalýsýný giymek bid’at;”

“Yer sofrasýnda yemek yemek sünnet, masada yemek bid’at;”

“Yer minderinde oturmak sünnet, koltukta oturmak bid’at;”

“Mikrofonsuz ezan okumak sünnet, mikrofonla okumak bid’at;”

“Takke ve sarýk takmak sünnet, baþaçýk gezmek bid’at” gibi kanaatler ileri sürülür, böylece sünnet ve bid’at tanýnmýþ ve tanýtýlmýþ olur çok kere...


BU sözlerle insanlarý sünnete teþvik etmek gibi bir iyiniyet vardýr aslýnda. Tersini iddia edenler sünnete karþý gelmekle ve bid’ate taraftar olmakla suçlanýr. Akabinde ise tartýþmalar, münakaþalar baþlar, husumet ve kýrgýnlýklarla konu kapanýr.

Bu tür meseleler bazý zamanlar karý-koca, baba-oðul ve kardeþler arasýnda gündeme geldiði gibi, çok kere de Ýslâmî hizmetlerde bulunan kiþiler arasýnda sohbet konusu olur, konuþulur, tartýþmaya girilir ve sonuçta istenmeyen manzaralar ortaya çýkar.

Resûlullah’ýn Sallallahu Aleyhi Vesellem hayatýný inceleyen, sünnet ve hadisi tetkik eden Ýslâm ulemasý arasýnda konu müzakere edilmiþ, deðiþik tarzda yorumlar yapýlmýþ ve neticede birtakým tarifler getirilerek bid’at meselesi tasnife tabi tutulmuþtur.

Ulema arasýnda bid’at geniþ ve dar kapsamlý olmak üzere iki ayrý þekilde mütalâa edilmiþtir. Bid’atý geniþ kapsamlý olarak inceleyen baþta Ýmam Þâfiî, Ýmam Nevevî olmak üzere Ýbn Âbidin ve benzeri âlimler bu kýsaca þu tarifi getirirler: “Bid’at, Resûlullah’tan Sallallahu Aleyhi Vesellem sonra ortaya çýkan herþeydir.”

Bu tarife göre, dinî özellik taþýyan amel ve davranýþlarla birlikte günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çýkan yeni düþünceler, uygulama ve âdetler de bid’at olarak kabul edilmiþtir.

Bu âlimler, meseleye delil olarak da þu hadisi zikrederler: “Kim benim bir sünnetimi ihya ederek insanlarýn onunla amel etmelerine vesile olursa, o insanlarýn kazanacaðý sevaplardan hiçbir þey eksiltmeden onlarýn sevaplarýnýn bir katýný almýþ olacaktýr. Kim de bir bid’at icat ederek onunla amel edilmesine sebep olursa, o bid’at ile amel edenlerin yüklenecekleri günahlardan hiçbir þey eksiltmeden onlarýn günahlarýnýn bir katýný yüklenmiþ olacaktýr.” (Ýbn Mâce, Mukaddime, 15)

Bu tarifle birlikte ayný ulema bid’atý, hasene ve seyyie olarak ikiye ayýrýr, yapýlmasý mahzurlu olmayanlara bid’at-ý hasene (iyi bid’at), yapýlmasý mahzurlu olanlara da bid’at-ý seyyie (kötü bid’at) derler. Minare ve medrese yapmak bid’at-ý hasene, kabirlerin üzerine mum yakmak da bid’at-ý seyyiedir. Buna göre, hadislerde reddedilen bid’atler, kötü bid’atlerdir.

Hz. Ömer (r.a), Mescid-i Nebevi’de teravih namazýný cemaatle kýlanlarý görünce, “Bu ne güzel bir bid’attýr” diyerek teþvik etmiþ ve bid’at-ý haseneyi belirtmiþtir. (Buhârî, Teravih, 1)

Bid’atý dar kapsamlý olarak anlayan baþta Ýmam Malik olmak üzere, Aynî, Beyhakî, Ýbn Hacer el-Askalânî ve Heytemî, Ýmam Birgivî ve Ýbn Teymiyye gibi âlimler de þu tarifi getirirler: “Bid’at, Resûlullah’tan Sallallahü Aleyhi Vesellem sonra ortaya çýkan ve dinle ilgili olup ilave veya eksiltme özelliði taþýyan herþeydir.”

Bu ulemaya göre dinle ilgisi olmayan ve dinî özellik taþýmayan yeni icatlar bid’at sayýlmaz. Bu bakýmdan örf ve âdet türünden olan davranýþlar bid’at kavramýnýn dýþýnda deðerlendirilir.

Bu görüþün delilleri de þu hadislerdir:

“Ýþlerin en kötüsü sonradan ihdas edilenlerdir.” (Müslim, Cum’a, 43)

“Sonradan ihdas edilen herþey bid’attýr.” (Ýbn Mâce, Mukaddime, 7)

“Her bid’at dalalettir.” (Müslim, Cum’a, 43)

“Din namýna sonradan ortaya çýkarýlan þeylerden sakýnýn. Gerçekten sonradan ortaya çýkarýlan herþey bid’attýr ve her bid’at de sapýklýktýr. Bu durumda sizin yapmanýz gereken þey, benim sünnetime ve birer hidayet ve irþad rehberi olan halifelerimin sünnetlerine sarýlmanýzdýr.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 5)

Ayný görüþü benimseyen fýkýh usulü uzmaný eþ-Þâtibî ise, bid’atý ‘sonradan ortaya çýkan dinî görünümlü yol’ olarak tarif ettikten sonra, konuya þu þekilde bir açýklýk getirir:

“Bid’atý dinî görünümlü bir yol olarak benimseyen kiþilerin bu yola girmelerinin sebebi Allah’a daha çok kulluk etmektir. Bunun yanýnda, dinî görünümlü olmayan ve dinî telakki edilmeyen þeyler bid’atten sayýlmaz. Meselâ, bir kimsenin helâl olan birþeyi kendisine yasaklamasý bid’at deðildir, ancak bu yasaklamayý dindarlýk düþüncesiyle yapmasý bid’attýr.”

Þâtýbî’ye göre bid’atý ‘hasene’ ve ‘seyyie’ olarak iki ayýrmak doðru deðildir. (Ýbrahim bin el-Musâ eþ-Þâtýbî, el-Ý’tisam; DÝA, “Bid’at” maddesi)

Sünnetin titizlikle korunmasýný isteyen ve Hicrî 1000’inci yýlda yaþayan Ýmam Rabbânî bid’atlere karþý mücadele etmeyi dile getirirken þöyle der:

“En bahtiyar odur ki, Ýslâm’ýn ve Müslümanlarýn garip düþtüðü bir zamanda terk ve ihmal edilmiþ sünnetlerden birisini ihya edip yaygýn olan bid’atlerden birisini yok edip kaldýran insandýr. Þimdi öyle bir zaman ki, Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem gönderileli bin seneyi geçmiþtir, kýyamet alametleri de teker teker çýkmaya baþlamýþtýr. Resûlullah’ýn (a.s.m.) Saadet Asrýndan uzaklaþtýkça sünnetler perdelenmiþ, bid’atler yalan illetinin yaygýnlaþmasýyla çoðalmýþtýr. Þimdi öyle bir mücahide ihtiyaç vardýr ki, sünnetleri ihya etsin, bid’atleri kaldýrsýn. Çünkü bid’atlerin revaç bulmasý dinin tahribine sebep olur.” (Mektubat, 1:34-35)


Þâtýbî gibi bid’atin seyyie ve hasene þeklinde tasnif edilmesine þiddetle karþý çýkan Ýmam Rabbânî, itirazýný þu þekilde dile getirir:


“Eski âlimler bid’atlerin bazý güzel taraflarýný görmüþ olacaklar ki, bazý bid’atlere ‘hasene’ (iyi) bid’at ismini vermiþlerdir. Fakat bu fakir, bu meselede onlara uymuyorum. Bid’atlerden hiçbirisine ‘hasene’ diyemem. Bid’atlerde karanlýk ve bulanýklýktan baþka birþey göremiyorum. Çünkü Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ‘Bütün bid’atler dalalettir’ buyurmuþtur. Ýslâm’ýn garip olduðu ve zayýfladýðý bir zamanda kurtuluþ ancak ve ancak sünnete uymakta, felaket de nasýl olursa olsun bir bid’ate sarýlmaktadýr.

“Sonradan çýkan herþey bid’at ve her bid’at dalalet olursa, nasýl olur da bid’atte güzellik olur. Hadis-i þeriflerde buyurulduðu gibi, icat edilen her bid’at bir sünneti kaldýrmaktadýr. Bu husus bazý bid’atlerle sýnýrlý deðildir ve her bid’at seyyiedir.

“Resûl-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurmuþlardýr ki: ‘Peygamberlerinden sonra dinlerinde bid’at uyduran her ümmet, sünnetten de o bid’at kadar bir sünneti zayi etmiþ olur.’ (Et-Tergîb ve’t-Terhîb Trc, 1:109)

“Hassan bin Sabit’ten þöyle bir hadis rivayet edilmektedir: ‘Bir topluluk dinlerinde bir bid’at icat ederse, Cenâb-ý Hak sünnetlerden bir sünneti o bid’at gibi çeker, çýkarýr, onlardan uzaklaþtýrýr da kýyamete kadar iade etmez.’” (Mektubat, 1:160)

Görüldüðü üzere Ýmam Rabbânî, sünnete en ufak bir gölge düþürecek bid’ate müsamaha dahi göstermemekle birlikte Mektubat’ýn bazý nüshalarýnýn þerhinde sünnette aslý bulunanlara bid’at ismini bulaþtýrmaz, onlar için ‘güzel âdet’ anlamýnda ‘sünnet-i hasene’ tabirini kullanýr. (M. Paksu, Sünnet ve Aile, s. 19)

Kendisini ‘Bid’atüzzaman’ olarak tanýtan ve hayatý boyu bid’atlerle mücadele eden ve sünnet-i seniyyeyi ihya etmek için hayatýný vakfeden Bediüzzaman Said Nursî, “Mirkatü’s-Sünne ve Tiryaku Marazý’l-Bid’a” (Sünnetin Dereceleri ve Bid’at Hastalýðýnýn Ýlacýgöz kırpma adýyla müstakil olarak kaleme aldýðý eserinde bid’atý dar kapsamlý olarak tarif eden ulemanýn görüþünü benimser ve, “Ahkâm-ý ubudiyette yeni icadlar bid’attýr,” “Þeriat ve sünnet tamam ve kemâlini bulduktan sonra, yeni icadlarla o düsturlarý beðenmemek veyahut—hâþâ ve kellâ—nâkýs (eksik) görmek hissini veren bid’alarý icad etmek dalâlettir, ateþtir” diyerek bid’at mefhumunun sadece dinle, ibadetlerle ilgili meselelerde söz konusu olduðunu belirtir.

Ona göre, “Her bid’at dalalettir ve her dalalet Cehennem ateþindedir” hadis-i þerifi ve “Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim” (Mâide Sûresi, 3) âyet-i kerimesinin bildirdiði üzere, þeriatýn kaideleri ve sünnetin düsturlarý tamamlandýktan ve kemâl noktasýna erdikten sonra yeni icatlarla o düsturlarý beðenmemek veyahut—hâþâ ve kellâ—eksik görmeye götüren bid’atlarý icat etmek dalâlettir, ateþtir. (RNK, Lem’alar, s. 609)

Yine Bediüzzaman’a göre, ibadetlerle ilgili hüküm ve meselelerde yeni icatlar çýkarmak bid’attýr ve dince reddedilmiþtir. Çünkü sünnetlerin bir kýsmý ibadetlerle ilgilidir ve fýkýh kitaplarýnda açýklanmýþtýr, onlarý deðiþtirmek bid’attýr. Diðer kýsmý ‘âdâb’ olarak bilinir ve bunlar siyer kitaplarýnda mevcuttur. Onlara aykýrý hareket etmeye bid’at denilmez; ancak nebevî edebe uyulmamýþ, onun nurundan ve hakikî edepten istifade edilmemiþ olur. Bu kýsým da örf ve âdât, fýtrî muamelelerde Resûl-i Ekrem’in Sallallahu Aleyhi Vesellem tevatürle belirlenen hareketlerine uymaktýr. Bunlar ise konuþmak, yemek içmek, yatýp kalkmak gibi görgü kurallarýyla alâkalý sünnetlerdir. (RNK, Lem’alar, s. 609)

Sünneti kavlî, fiilî ve hâlî olarak üçe ayýran Bediüzzaman, bu üç kýsmý da farz, nafile ve güzel âdetler olarak üç bölüme tâbi tutar. Efendimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem namaz ve hac gibi ibadetlerde fiilî olarak bizzat tatbik ettiði—farz namazlarý kýlmak gibi—farz ve vacip cinsinden olan sünnetlere uyma mecburiyeti vardýr.

Nafile olarak tespit edilen ve müstehap olarak belirtilen ibadetlerle ilgili sünnetlere uymakta büyük sevaplar vardýr; fakat bunlarý deðiþtirmek bid’attýr, dalalettir.

Efendimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem güzel âdetleri sýnýfýna giren sünnetleri iþlemek ‘müstahsendir,’ çok güzeldir. Ki bunlar þahsî ve sosyal hayatla ilgilidir. Bu sünnetleri iþleyenler âdet ve alýþkanlýklarýný ibadete çevirmiþ olurlar. (RNK, Lem’alar, s. 610)

Bu tespitlerin yanýnda, Bediüzzaman, eserlerinde zaman zaman ‘ehl-i bid’a’ tabirini kullanýr. Bunlarý muhatap alarak Ýslâm’ý müdafaa sadedinde bazý açýklamalar yapar. Bediüzzaman’ýn ehl-i bid’a olarak isimlendirdiði zihniyetin mahiyetlerini de þu ifadelerinde anlamaktayýz: “Acaba, bu ehl-i bid’a ve doðrusu ehl-i ilhad, bu dinsizlikte hangi menfaati buluyorlar?” (RNK, Mektubat, s. 558). “Ehl-i bid’a, ecnebî inkýlâpçýlarýndan böyle meþ’um bir fikir aldýlar ki: ‘Madem Hýristiyan dininde böyle bir inkýlâp oldu; öyleyse, Ýslâmiyette de böyle dinî bir inkýlâp olabilir” (RNK, Mektubat, s. 557). “Þeâiri taðyir eden (Ýslâm’ýn alâmetlerini deðiþtiren) ehl-i bid’a diyorlar ki: ‘Bu taassub-u dinî bizi geri býraktý. Bu asýrda yaþamak taassubu býrakmakla olur.’”

Bu ifadelerden, ‘ehl-i bid’a’yý Ýslâm ülkelerinde yaþayan ve taþýdýklarý sinsi fikirleriyle Ýslâm’ýn bazý esas ve kaidelerini deðiþtirmeye ve hatta Ýslâm’ý tamamen ortadan kaldýrmaya çalýþan komiteler olarak görmekteyiz.

Mektubat isimli eserinde ehl-i bid’a sayýlan bu sapýk fikirli insanlarýn teþebbüslerini akim býrakacak, onlarýn hak olarak göstermeye çalýþtýklarý iddia ve planlarý kökünden çürütecek izahlar yapan Bediüzzaman, ‘tahribatçý ehl-i bid’a’yý da iki kýsma ayýrýr:

Birinciler güya din hesabýna, Ýslâmiyet’e sadakat namýna, güya dini milliyetle takviye etme telakkisiyle dine taraftar görünerek ‘dinin nurlu aðacýný ýrkçýlýðýn karanlýk topraðýna dikmek isterler.’ Bu hareketleri bid’akârâne bir teþebbüs olarak gören Bediüzzaman, bu adamlara dünya çýkarý için ahiretini satan âlimler mânâsýnda “ulemâ-i sû’, meczup, akýlsýz, cahil sufiler” tabirlerini kullanýr ki, bu ifadeleriyle onlarýn gerçek kimliklerini açýklar.

Ýkinci kýsým ehl-i bid’a ise, “millet namýna milliyet hesabýna unsuriyete (ýrkçýlýða) kuvvet vermek fikrine binaen ‘Milleti Ýslâmiyetle aþýlamak istiyoruz’ diye bid’atlarý icat ediyorlar.” (RNK, Mektubat, s. 559)

Barla Lâhikasý’nda en büyük yedi günahýn arasýnda ‘dine zarar verecek bid’alara taraftar olmayý’ da sayan Bediüzzaman (RNK, Barla Lâhikasý. s. 1547), bid’atý seyyie ve hasene olarak kabul eder ve bu konuda iki misal zikreder:

Birincisi: Her tarikatýn kendi meþrebine göre ayrý ayrý tarz ve þekilde virdleri, zikir ve tesbihleri vardýr. Bu zikirlerin asýllarý Kitab ve sünnetten alýnmak þartýyla ve sünnete aykýrý olmamak ve bütün bütün sünneti deðiþtirmemek kaydýyla bid’at deðildir. Bu çeþit uygulamaya bazý âlimler, bid’at demiþ olsalar da, ‘bid’a-i hasene’ adýný vermiþlerdir. (RNK, Lem’alar, s. 610)

Ýkincisi: Bazý cami ve mescitlerde Peygamberimizin mübarek saç ve sakalýnýn telleri bulunmakta ve bunlar belli vakitlerde ziyaret edilmektedir. “Bazý ehl-i takva, böyle iþlerde, ya takva veya ihtiyat veya azîmet noktasýnda iliþseler de, hususî iliþirler. Bid’a da deseler, bid’a-i hasene nev’inde dahildir. Çünkü vesile-i salâvattýr.” (RNK, Lem’alar, s. 637)

Tariflerden, yapýlan izahlardan, verilen misallerden aðýrlýklý olarak anlaþýlan; iman esaslarýný, Ýslâmî þeâirleri ve ibadetlerle alâkalý sünnetleri bozmaya, deðiþtirmeye, kaldýrmaya ve unutturmaya yönelik yeni icatlar, düþünce ve uygulamalar gerçek anlamda bid’at sýnýfýna girmektedir. Çünkü asýl itibarýyla bid’at, ahkâmla ilgili bir esasý kaldýrýp yerine beþerî ve arzî bir ‘yeniliði’ getirmektir. Yoksa Efendimizin güzel âdetlerine ve ‘âdap’ olarak bilinen beþerî davranýþlarýna yönelik sünnetleri terk etmek, sadece bir sünnet sevabýný alamamaktýr. Bu arada, Kitab ve sünnetin ruhuna aykýrý olmayan, “Müslümanlarýn güzel gördüðü güzeldir” esasýna uygun olarak dinin kendi dairesinde kalmak þartýyla günlük yaþantýyla alâkalý, evrad ve zikirle ilgili uygulamalar ise ‘bid’at-ý hasene’ veya ‘sünnet-i hasene’ kýsmýna girer.

Bunun yanýnda, muhatabýmýzda bizim benimsemediðimiz veya yadýrgadýðýmýz bir davranýþ ve hareket görülecek olsa, onun ‘nâzikâne, nezihâne ve kavl-i leyyinle’ tashihine ve düzeltilmesine gitmek gerekir.

Sözün özü:

“Bid’atlarýn ve dalâletlerin istilâsý zamanýnda sünnet-i seniyyeye ve hakikat-i Kur’âniyeye temessük edip hizmet eden, yüz þehid sevabýný kazanabilir.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 1:41)

“Ne mutlu o kimseye ki, sünnet-i seniyyeye ittibâýndan hissesi ziyade ola. Veyl o kimseye ki, sünnet-i seniyyeyi takdir etmeyip bid’alara giriyor. (RNK, Lem’alar, s. 609)
Yazar : Mehmet Paksu
http://www.zaferdergisi.com/print/?makale=518
Gönderen: 15.04.2009 - 09:28
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Hamravat su an offline Hamravat  
25 Mesaj -
her devirde mürþid-i kamiller vardýr, bu kiþiler Resulullah efendimizin ahlaký ile ahlaklanmýþ ve Allah ýn rýzasýný kazanmýþ kendisine tabi olanlara da Allah ýn rýzasýný kazanmayý vaad etmiþ kiþilerdir,

ben erdemli insan yetiþtiriyorum diyen bu kiþileri, Resulullah efendimiz ile kýyaslýyoruz, sonucta gönlümüz neyin yanlýþ neyin gercek oldugunu bilir,

kaldý ki þöyle dua edersek,

Ya Rabbi, ben Sana kul olmak, Senin aþkýndan yanmak, Senin peþinden sürüklenip yanlýz Seni istemek istiyorum, bana Sana en hýzlý þekilde gelmek için, bir yol gösterici göster, amin

eh insan gercekten bunu isterken samimi ise; Allah bu kulun duasýný kabul etmez mi?


Bakara Sûresi

186 - Kullarým, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakýným. Bana dua edince, dua edenin duasýna cevap veririm. O halde, doðru yolu bulmalarý için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.

görüldüðü üzere ALlah duayý kabul ediyor..

hal böyle olunca, bidat konusuda kendiliðinden çözülmüþ oluyor, Resulullah efendimizi temsil eden bir insana tabi olunca, bire bir O nun sünnetini yaþýyor demek oluyor, ve kiþide tabiki O nun sahabesi oluyor,

paylaþým için teþekkürler


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Hamravat tarafından, 21.04.2009 - 14:04 tarihinde.
Gönderen: 21.04.2009 - 14:03
Bu Mesaji Bildir   Hamravat üyenin diger mesajlarini ara Hamravat üyenin Profiline bak Hamravat üyeye özel mesaj gönder Hamravat üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1673 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
33mya (63), turkishdanger (36), LeeNa (56), avara (34), @KIN (43), Sedat KAYHAN (61), burcuburcu (49), emelim (52), yahia (49), huzur (52), nazarboncuð.. (44), fettah (42), asafusta (41), Selim54 (35), excelleron (53), SeHZaDeM (34), sofiumit (41), remzi82 (54), iskender_1 (44), Ibrahim_Kerim (43), ÝSU (31), sadozaydin (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.77308 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.