0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Gönülleri Fethetmenin Fıtrî Yolu İyilik

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
**Su_DamlasI** su an offline **Su_DamlasI**  
Gönülleri Fethetmenin Fıtrî Yolu İyilik
1420 Mesaj -
Dünya insanlarý arasýnda ciddî bir güven bunalýmýnýn, emniyetsizliðin yaþandýðý günümüzde ancak iyiliklerle bu bunalým aþýlabilir. Gönüllere girebilmenin en güzel yolu da iyilik yapmaktýr.

Mümin, devamlý iyilik yapma fýrsatlarýný kollayan, böyle bir fýrsat ele geçince de hiç vakit kaybetmeden iyilikte bulunan, kendisini iyilik yapma düþüncesine adamýþ insan demektir. Hatta ona göre iyilik sadece insana deðil, hayvana veya bitkiye de yapýlabilir. Bu anlamda acýkan bir hayvana yiyecek vermek, kurumaya yüz tutmuþ bir aðacý sulamak da birer iyiliktir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) hayvanlara yapýlan iyilik ve kötülüðe þu iki örneði vermektedir: “Allah (c.c.) bir köpek yüzünden, ahlâksýz bir kadýný affedip cennetine aldý. Köpek bir kuyunun baþýnda, susuzluktan dili sarkmýþ bir vaziyette soluyup duruyordu. Tam o esnada oradan geçmekte olan bu kadýn, köpeðin hâlini görünce dayanamadý. Hemen belinden kemerini çýkarýp ayakkabýsýna baðladý, bununla kuyudan su çýkarýp köpeðe içirdi, böylece köpek ölümden kurtuldu. Ýþte bu kadýnýn bir köpeðe karþý bu davranýþý onun affýna vesile oldu ve Allah (c.c.), onu cennetine koydu." (Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Selâm, 153-155)

Aksi kutupta ikinci örneði de Allah Rasûlü þöyle anlatýyor: "Bir kadýn bir kedi yüzünden cehenneme girdi. Ne o kediye yedirdi içirdi ne de salýverdi ki dýþarýda avlansýn. Ve kedi açlýktan öldü. O kadýn da bu yüzden cehenneme girdi." (Buhârî, Müsâkât, 9; Müslim, Selâm, 151-152)

Eþref-i mahlûkat olan insana yapýlan iyilik ise, diðer varlýklara karþý yapýlan iyiliklerle kýyaslanamayacak kadar kýymetli ve üstündür. Bir ayette iyilik yapýlacak kiþiler önem derecesine göre þöyle sýralanmaktadýr: "Allah’a kulluk edin, O’na hiçbir þeyi ortak koþmayýn. Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, düþkünlere, yakýn ve uzak komþuya, yanýnýzdaki arkadaþa, yolcuya ve size hizmet eden kimselere iyilik edin. Allah, kendini beðenip öðünenleri elbette sevmez" (Nisa, 36)

Ayete dikkatle bakýldýðýnda, Allah’a inanmak ve O’na hiçbir þeyi ortak koþmayýp samimiyet ile ibadet etmek nazara verildikten sonra, toplumun tamamýný kapsayacak þekilde geniþ bir daireye iyilik yapmamýz emrediliyor. Önce anne-babaya iyilikle muamele etmek, akrabalara ihsanda bulunmak, yetimleri ve yoksullarý görüp gözetmek sýralanýyor. Sonra, evi yakýn olan veya akrabadan olan yakýn komþuya iyilik ve evi uzak olan veya akrabadan olmayan ya da Müslüman olmayan uzak komþuya iyilik zikrediliyor. Merhum Elmalýlý, bu ayeti tefsir ederken komþuyla ilgili bölümünde þu hadis-i þerifi hatýrlatýr: "Komþu üç kýsma ayrýlýr. Birincisi, komþu akraba ve Müslüman ise üç hakký vardýr; komþuluk hakký, akrabalýk hakký ve Ýslâmiyet hakký. Ýkincisi, akraba deðilse iki hakký vardýr; komþuluk hakký ve Ýslâmiyet hakký. Üçüncüsünün ise bir hakký vardýr; komþuluk hakký ki, bu Hýristiyan, Yahudi ve müþrik komþudur." Demek ki, komþu baþka dinden veya dinsiz de olsa, ona iyilik yapmak bir komþuluk hakkýdýr. Dünyanýn her yerinde ve her ortamda geçerliliði olan en güzel iyilik ise, müminin sahip olduðu güzellikleri hakkýyla ve kendisine yakýþýr þekilde temsil etmesi, bu iyilik ve güzellikleri þahsî hayatýnda, ailevî hayatýnda ve toplumsal hayatta göstermesidir.
Ayette daha sonra dost ve arkadaþlara iyilik emrediliyor ki, en yakýn dost ve arkadaþýmýz eþimizdir. Nitekim ona hayat arkadaþý denilmiþtir. Eþimizden sonra diðer dostlarýmýz ve arkadaþlarýmýz gelmektedir.

Bilindiði gibi akrabalar arasýndaki her türlü iyilik, 'sýla-i rahim' tabiriyle ifade edilmiþtir. Sýla-i rahim, tatlý sözlü, güler yüzlü olmaktan selâmlaþmaya, hâl-hatýr sormaktan insanlar hakkýnda iyi dileklerde bulunmaya, ziyaretlerine gitmekten ihtiyaçlarýný görmeye, dertlerini paylaþmaktan malî yardýmda bulunmaya kadar pek çok iyilik ve ihsaný ihtiva eder. Hususiyle günümüzde bu iyilik ve ihsan yollarý neredeyse unutulmuþ ve akrabalýk baðlarý bütün bütün koparýlmýþtýr. Maalesef, artýk anne-babalar, nine ve dedeler biraz yaþlanýp elden ayaktan düþünce, kendilerini düþkünler evinde buluyorlar. Buralara 'huzur evi' adý verilmektedir. Ancak insan, çocuklarýnýn olmadýðý, torunlarýnýn bulunmadýðý, ne ihtimamla büyüttüðü yavrularýný sevemediði, onlara bakýp bakýp "ben de bir anneyim, bir babayým!" diyemediði, kendine sevgi ve hürmetle bakan yakýnlarýný göremediði, onun için sofraya bir tabaðýn konmadýðý ve çoðu zaman aranýp sorulmadýðý bir yerde ne kadar huzurlu olur ki! Biz kendi kafamýzda mevhum bir huzur tasarlamýþýz; orada huzur var demiþ âdeta diretmiþiz. Onlarý da bizim var olduðunu sandýðýmýz huzuru duymalarý için zorlayýp durmaktayýz. "Ne güzel yiyip içip yatýyorlar, daha ne olacaktý ki?" der gibi bir hâlimiz var. Oysa insan, yiyip içen, yan gelip yatan ve bu þekilde huzuru yakalayabilen bir mahlûk deðildir. Ýnsan, çevresine alâka duyan, tabiata açýk bir fýtratý bulunan, evlât ve torunlarýyla, hatta torunlarýnýn torunlarýyla bile münasebeti olan bir varlýktýr. Fakat maalesef, biz bugün onu, yeme, içme ve uyumaya hapsetmiþ durumdayýz. Bu kurumlar elbette içimizden bazýlarý için bir ihtiyaçtýr, gerekliliktir. Kendilerini evinde ocaðýnda tutacak bir baðý kalmayanlar için huzur evidir. Ama yaþlýlarýný evden uzaklaþtýranlar bu durumun onlar için gerçekten huzur olup olmadýðýný tekrar düþünmelidirler.

Yukarýda verdiðimiz ayetin sonunda, iyilik yapacaðýmýz diðer bir grup olarak yolda kalmýþ kiþiler nazara verilmektedir. Ayetin Arapça'sýnda geçen 'ibn sebil' kelimesi, hem yolda kalmýþlarý hem de evimize misafir olarak gelen kiþileri kapsar. Ayet son olarak kölelere iyilik yapmayý emrediyor. Ancak Allah'a þükür ki, bu gün kölelik bulunmamaktadýr.

Kýsacasý, ayete etraflý bir bakýþ açýsýyla anlam verdiðimizde, dini, dili, ýrký ve kültürü ne olursa olsun, âdeta bütün insanlara iyilik yapmamýz gerektiðini söylememiz mümkündür. Aslýnda bizler, kendisine düþmanlýk edenlere bile iyilik yapma fýrsatý kollayan, böylece onu yaptýðý kötülüðe karþýlýk cezalandýrmak yerine, yaptýðýný düþünmeye ve piþman olup iyilik yoluna dönmeye sevk eden anlayýþý, bu ve benzeri ayetlerden almýþýz.

Ýyiliðin ruhu: Allah rýzasý

Allah, her insanýn içine iyilik yapma hissini yerleþtirmiþtir. Bu itibarla da her ferdin içinde iyilik yapma hissi potansiyel olarak vardýr. Bu insan fýtratýnýn bir gereðidir. Ancak Allah’ýn herkesin içine yerleþtirdiði iyilik yapma hissinden kaynaklanan bir iyilik ile Cenâb-ý Hakk’ý tefekkür etme mülâhazasýyla yapýlan bir iyilik arasýnda fazilet açýsýndan önemli bir fark vardýr. Nasýl, severken veya kýzarken Allah için yapmak gerekiyor; öyle de iyiliði Allah için yapmak mümine daha fazla sevap kazandýracak ve ayný zamanda bu niyet ile iyilik yapmak, amellere ayrý bir derinlik de katacaktýr. Meseleyi bir misal ile müþahhaslaþtýralým: Mümin, zor durumda kalmýþ bir karýncayý, özünde potansiyel olarak mevcut olan iyilik yapmak düþüncesiyle, içinde bulunduðu o zor durumdan kurtarabilir. Bunun sevap olmadýðýný söylemek mümkün deðildir. Ancak bu iþi, "benim içimde böyle bir iyilik yapma düþüncesi var. Ama Allah’ým, bunu sýrf Senin rýzaný kazanmak için yapýyorum." duygu ve düþüncesi ile yapmak, iyilik yapmaya ayrý bir derinlik kazandýrýr. Öyle ise yapýlacak iyilikte taþýdýðýmýz niyet, o iyiliðin ruhudur; nitekim diðer bütün ibadetlerimiz için de bu böyledir. Bu duruma ihlâs adý da verilmiþtir.
Sözlerimizi, Allah'ýn geniþ rahmetini ve iyi niyeti dile getiren bir hadisle bitirelim: "Þüphesiz ki, Allah iyilikleri ve kötülükleri yazmýþ sonra onlarý beyan etmiþtir. Ýmdi kim bir iyilik yapmak ister de yapamazsa, Allah onu kendi katýnda tam bir hasene olarak yazar. O hayýrlý iþi yapmaya niyet eder de yaparsa, Allah (c.c.) onu on kattan yedi yüz kata ve daha pek çok katlayarak hasenat yazar. Þayet bir kötülük yapmak ister de yapmazsa, Allah onu nezd-i ulûhiyetinde tam bir hasene olarak yazar. O kötülüðü yapmak ister de yaparsa, Allah onu bir tek seyyie olarak yazar." (Buhârî, Rikak, 31; Müslim, Ýman, 207)

Not: Bu yazý, Diyanet Avrupa Aylýk Dergi 2008 Haziran sayýsýnda yayýnlanmýþtýr.

Doç. Dr. Mustafa Ünver
19 Mayýs Üniv. Ýlahiyat Fak

Gönderen: 15.06.2008 - 12:41
Bu Mesaji Bildir   **Su_DamlasI** üyenin diger mesajlarini ara **Su_DamlasI** üyenin Profiline bak **Su_DamlasI** üyeye özel mesaj gönder **Su_DamlasI** üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1331 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
mervenur (39), rabianur ihl (35), muhammed ümmeti (38), delikan63 (39), 2900 (70), Furkan_68_Cetin (32), manitu_76 (48), hamido 33 (53), mudure (50), elektroman (52), murbe (44), KARAHÝSA.. (31), alp.eren.bilge (34), bluesaint (50), merwe (34), reca (42), metkaya (49), MeDiNeLi** (41), algin (34), hüzün_r (38), s.faruk (49), tolgacan (56), sahalo (43), mustafa timur k.. (52), galatasaray (32), tolgaexp (52)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.82920 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.